Kalabalık Temmuz 2013
Kalabalıktan...
Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler.
Çin Atasözü
Takvim yaprakları mayıstan beri bir bir dökülüyor. Kalabalık, kendisine kulak verenlerin sayesinde yavaş fakat
kendinden emin adımlarıyla serüvenine devam ediyor. İran’ da mola veren hikâyemiz, bizim hiç yabancı olmadığımız
ve üstelik tarihimiz boyunca mücadele içinde olduğumuz bir toplumu işliyor: Çin’ i.
Çok eskilerde o mavi gökyüzünde gündüz ışığımızdan on tane varmış. Ve insanları sıcaktan öldürüp, suyu buharlaştırırmış. Gök Tanrı bu sistemin insana zarar verdiğini görünce yanlışı düzeltmek için Yay Tanrısı Houyi’yi dünya
denen cehenneme yollamış. Vakit dünyaya inme vaktiymiş. Gök Tanrının hediye ettiği bir tane kırmızı yay, bir torba
beyaz ok ve güzel eşi Chang’e ile insanoğluna yardım etmek için yeryüzüne inmiş. Yeryüzüne inen Houyi on güneşle
diyaloga geçmiş teker teker çıkmaları için lakin hiçbiri kabul etmemiş. Savaşmak zorunda kalan Houyi tek tek vurmuş
dokuz güneşi.
Houyi’nin başarısı gök ülkesindeki diğer tanrılar tarafından epey kıskanılmış ve Gök Tanrısı’nın Houyi’yi ödüllendirmemesi için türlü işler çevirmişler. Sonunda Gök Tanrısı, Houyi ve eşi Chang’nin yeryüzünde kalmaları emrini
vermiş. Bu olaya çok üzülen Houyi çok zaman sonra Kunlun Dağı’ nda yaşayan Xishan Ana’ nın mucize ilacını duymuş. Zorlukları aşıp bu ilacı almış fakat bu ilaç sadece bir kişinin ihtiyacını karşılıyormuş. Bu aklına hiç yatmamış
Houyi’ nin. İlacı evde gizli bir yere saklamış.
Houyi’nin Xishan Ana’ dan mucize ilacı aldığını öğrenen Chang’e, kocasını çok sevmesine rağmen, gök ülkesindeki
dertsiz yaşamına olan özlemle Ay Takvimi’nin 8. ayının 15. gününde Houyi’nin evde olmadığı bir anda mucize ilacı
içmiş. Vücudu gittikçe hafifleyen Chang’e yavaşça göğe yükselmeye başlamış ve sonunda aya ulaşarak Guanghan
Sarayı’na yerleşmiş. Kucağından hiç düşürmediği tavşan da kalan ilacı içtiğinden Chang’e ile birlikte aya gitmiş. Eve
dönen Houyi, karısının ilaç içip kendisini bıraktığını, göğe çıktığını öğrenince çok üzülmüş, ancak çok sevdiği karısına
zarar vermek istememiş ve Chang’e ile vedalaşmış.
Yeryüzünde tek başına kalan Houyi, iyilik yapmaya devam eder ve insanlara ok atmayı öğretir. Çıraklarından biri
çok iyi bir okçu olduktan sonra Houyi’nin varlığının kendisinin dünyada en iyi okçu olma hayalini gerçekleştirmesini
engellediğini düşünerek, hocasını sarhoş eder ve onu arkadan okla vurup öldürür.
Aya yerleşen Chang’e, Changhan Sarayı’nda tavşanı ve yaşlı bir adamla yalnız kalır. Mutsuz günler geçiren Chang’e
özellikle Ay Takviminin 8. ayının 15. gününde kocası Houyi ile birlikte yeryüzünde daha önce geçirdikleri zor, ancak
mutluluk dolu günleri özler.
Efsaneler, bir toplumu ayakta tutar ve değer verdikleri öğeleri içinde barındırarak onları asırlar sonrasına aktarır.
Bunun için yazıma ‘Houyi’nin Güneşi Vurması’ efsanesiyle devam ettim. Efsane sayesinde birazda olsa Çin hakkında
fikir sahibi olduk.
Şimdi kalabalıkla iyi okumalar…
Mülayim TOPCU
[email protected]
3