Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 1. Sayısı | Page 28

Kalabalık Mayıs 2013 Awaara Bombay ve Hollywood’un birbirini harmanlamış halidir ‘Bollywood’.Her yıl Hollywood’a taş çıkartacak sayıda, üstelik sürece de uzun filmler üretebilen bir sektör. Abartılı oyunları, klişeleşmiş sahneleri bir yana her film için özenle seçilmiş şarkıları, film arası müzikalleri, özel dansları Hint filminin simgesi haline gelmiştir. 1951 Bollywood yapımı bir film karşımızdaki de, Awaara. Ana fikri bariz, kalitesi tartışılmaz siyah beyaz bir hikâye. Başrolünde Raj Kapoor’un yer aldığı – ayrıca yönettiği- İMDB’NİN 7.6lık puanını kapan en eski filmlerden biri. Rita ve Raj’ın çocukluk aşkı üzerine yerleştirilmiş bir senaryoda soyaçekimi kuramı üzerinde durulmuş sade bir dil hakim. ’Asil bir ailedense asil, hırsız bir ailedense hırsız doğulur’ fikrine sahip, kalıplaşmış inançlara ait Raghunath isimli karakter de bu düşüncenin temsilcisidir filmde. Raji küçük yaşına rağmen hassas olması özelliğiyle ön plana çıkmıştır. İstemeden hırsızlık yapmak zorunda kalmış, babasız büyümüş bir annesinin oğludur. Tıpkı yine hassas olduğu bir anında hırsızlık yapmak zorunda kalan Sefiller’in Jan Valjan’i gibi. Hikâye tesadüfler dizisi yumağına dönüp Rita ile buluşuna dek sürüyor. Raji sevdiği kızı bulunca elini eteğini çekmek istiyor haliyle kötü işlerden. Yeşilçam buna izin vermez hâlbuki. Hem kötü insanın (filmdeki ‘Kaya’ karakteri) –sözde- çocuğu kötü olmalıdır. Aşk filmiyken intikama dönüyor senaryo. Son kötü denmeli midir muamma ammavelakin pişmanlık duygusu veriliyor seyirciye, uyuşukluk hissi bir nevi. Bu her türlü sona hazırlıyor kitleyi. İyi kalpli insanları yaşı büyük karakterlerde daha çok görürdük o zamanlarda ama Raghunath, filmde bütün kötü rolleri üstüne alınmış gibi. Rita’sından vazgeçsin diye Raji’ye para teklif ediyor hasbelkader. Bir de üstüne üstelik bitişte pişmanlık duyuyor. Ve özdeşleştirmenin en iyi metnini bu senaryoda Raji’ye yüklemişler; bir sokak köpeğiyle dertleşme sahnesinde. İkimizin de şefkate ihtiyacı var diyor, benimsiyor bu dostluğu. Bollywood’un vazgeçilmezlerinden olan müzikal sahnelerini burada da görüyoruz. Hem de en hüzünlü sahnelerin ardından gelen sürme gözlü,iki alın ortası benli dansöz kızlarla. Öyle ki Raj’ın avareliğe adım attığı ilk sahnesinde kucağına aldığı iki zenci çocuk kadar samimiyetini aşmış bir albeniye sahip, film. 50’li yılların sefaletine dikkat çekiliyor her karede, Bombay, görüntüsüne göre hırsız diye adlandırılmış insanları barındırıyor o sıralar.Mesajlar son sahneye kalmamış böylelikle. Tam da filmin ortasına bir nükte yerleşiyor ki değmeyin bugünün düzenine ‘bir hırsızı aranızda barındırmazsanız eğer, onu tekrar hırsızlığa teşvik etmiş olmaz mısınız?’ İlk on dakikasından senaryonun nereye varacağını kestirebiliyor olmamız Yeşilçam kültürümüzden kaynaklıdır. Bir o kadar repliklerin de etkilendiği görüyoruz -ki benzetmelerden öteye geçemeyen, ilişkinin basit kurulduğu cümleler var. Kırılan bir testi parçasının yapıştırılabileceği, kadın namusunun bir sırça bardakmışçasına kırılsa da yapıştırılamayacağı örneği gibi. Oysa zamanına göre değerlendirme yapıldığında bir başyapıt, kült bir eda çıkıveriyor karşımıza. Lakin hala izlenebilecek bir kitleye sahip olması, sadece Türkiye’yi değil, tüm Asya’yı kucaklayabilecek bir devinime sebep olması, bunun en iyi göstergesidir. Türkiye’de bir tarih, bir dönüm noktası da olmuştur Awaara. Sadri Alışık(1964), Yılmaz Köksal(1970), Adnan Şenses(1978)’in başrollerinde bulunduğu daha bir çok kez de çekilmiş olan ‘Avare’koleksiyonumuz bulunmaktadır. ’Avareyim’ şarkısı da herkesin bir yerden bildiği -çoğununsa kaynağının bu film olduğunu bilmediği- , o kadar bizden bir melodiye sahip Mehtap TAŞ 28