Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 1. Sayısı | Page 13

Kalabalık Mayıs 2013 Hayatta anlamlandırma çabasının yakın bir dostu vardır. Siz beyninizi daha felsefi sorunlara yönelttikçe, sorular sormaya başladığınızda, anlamlandırma durumuna girmiş oluyorsunuz evet ama işi eyleme dökme kısmına bizler ‘adanmışlık’ diyoruz. Bize ‘Düşün!’ çağrısı yapıldığından beri, adıyoruz kendimizi, o olay ya da o kişi için yaşamaya hatta hayata bunu için gönderildiğimize inanıyoruz. Çünkü dostlar biz insanoğlu, geride bir şeyler bırakmak istiyoruz,’anlamlı’ bir şeyler. Sokakta, yanınızda, ailenizde bu adanmışlığın örneğini çokça görmeniz mümkün. Hayır hayır, babanızın bozulan ev eşyasını tamir ederken gösterdiği çabayı kastetmiyorum. Daha yoğun bir şey bu dostlar, daha sıcak, daha ağır. Öyle bir şey ki bu adanma duygusu, yapamadığını, yetemediğini hissettiğin takdirde, nefesin tıkanır, ellerin ağırlaşır, duyu organların kesilir. Karşındaki olay ya da kişi için yaşamaya başlamışsındır çünkü o olmadan sen olamayacağına inanırsın. Ben en büyük adanmışlığı annelerde görüyorum. Evlat onların hayatlarında en önemli şey değil tek önemli şey haline geliyor. Nefes almaları evlatlarının nefes almalarına, yemek yemeleri evlatlarının doyumlarına bağlıdır annelerin. Aklıma gelmişken bir de aşk var tabii. Üstelik bu duygu, annelik gibi süreç içinde de gerçekleşmiyor, aniden bir ok gibi, siz daha önlem alamadan geliveriyor. Bir anda bir kadın ya da bir adam için yaşamaya başlıyorsunuz. Onun mutluluğu için var olmaya, onun için düşünmeye başlıyoruz. Aniden kapıldığımız bu duyguya, karşı koyamıyoruz. Ne olursa olsun güzeldir adanmışlık duygusu. Hayata bağlanma umudu verir insana. Neden geldim ki dünyaya sorusuna verilmiş bir cevaptır adanmışlık. Anlamlandırma çabasının eyleme dökülmüş halidir. Diyeceğim o ki dostlar, ister bir evlatta, ister bir davada, ister bir tel saçta kendinizi bulmaya gayret edin. Unutmayın ki öylesine bir yaşamla belki daha huzurlu olabilirdiniz ancak biraz daha eksik biraz daha sefil. Kübra AĞAOĞLI 13