Bazal Gözyaşları
Tuzlardan, sudan ve biraz mukustan oluşur. Tuzlar
sodyum klorür (NaCl) ve potasyum klorür (KCl)
'dir. Mukus gözyaşlarının göze yapışmasına yardımcı
olur. Bu gözyaşları göz korneasını korumanın
anahtarıdır. Vücudun duygusal durumuna bağlı
olmaksızın, gözün işlevselliğini sürdürebileceği
biyolojik ortamın oluşturulmasını sağlar. Korneanın
aşırı kurumasını engelleyerek göz batmasına karşı
korur.
Refleks Gözyaşları
Bazal gözyaşlarına (tuzlar ve su içeren) çok benzer.
Gözün alışık olmadığı maddelerle teması sonucu
verdiği bir tepkidir. Soğan doğrama esnasında
gözyaşı oluşumu buna örnektir, koku molekülleri
havaya karışarak gözle temas eder ve yapısı gereği
göz ile uyumlu olmayan partiküller gözün tepki
vermesine neden olur. Refleks gözyaşları, bazal
gözyaşlarına göre yabancı kimyasallarla mücadele
için daha fazla antikor içerir.
Duygusal (Psişik) Gözyaşları
Gözyaşı türleri arasında en fazla protein içeren
gözyaşıdır. Proteinler duygusal veya stres
hormonlarıdır. Strese ve depresyona neden olurlar;
bu nedenle vücudun bu hormonlardan kurtulması
önemlidir. Bu stres hormonların yeterince yüksek
seviyelere ulaştığında vücudun bağışıklık sistemini
ve ruh halini etkileyen toksik hale gelirler. Duygu
kontrolü beyinde meydana geldiğinden bu gözyaşının
oluşumu direkt beyin ile ilişkilidir. Tüm duygu
değişimlerinin temelinde limbik sistemimizin en aktif
üyesi hipotalamus vardır ve hipotalamus ile otonom
sinir sistemimiz arasında güçlü bir bağ bulunur.
Asetilkolin adlı nörotransmitterler lakrimal sistemi
(gözyaşı oluşumunu sağlayan sistemin genel adı)
harekete geçirerek gözyaşı üretimini sağlar.
Pitüiter bezde oluşan bir polipeptit hormonu olan
Adrenokortikotropik hormon (ACTH) ,kortikotropin
veya adrenokortikotropin, adrenal bezin dış
bölgesinin (korteks) aktivitesini düzenler.
ACTH'un hipofiz tarafından salgılanması kendisi,
sinir sistemi tarafından iletilen dürtülere tepki
olarak beyindeki hipotalamustan boşaltılan başka
bir polipeptit, kortikotropin salan hormon (CRH)
tarafından düzenlenir. 1971 yılında Mayer ve
arkadaşları, deney hayvanlarında beynin belirli bazı
yerlerinin düşük gerilimli ve belli frekansta elektrik
akımı ile uyarılması sonucunda, ağrı kesici etkinin
ortaya çaktığını gözlemlediler. Bu önemli gözlemin
ardından, 1975 yılında Hughes ve arkadaşları,
beyinden elde ettikleri ekstrelerde (beyin ile
hazırlanan çözeltiler) morfin benzeri bileşiklerin
bulunduğunu ve bu bileşiklerin, Metiyonin-Enkefalın
ve Lösin-Enkefalın (doğal bir ağrı kesici )adlı
maddeler olduğunu ortaya çıkardılar.
12