INmagazine Özel Sayısı TEİD 10. Yıl Özel Sayısı | Page 72

GÜNDEM
geleneği üzerinden anlamlandırmaya çalıştı . Ancak , aradan geçen 20 yılda Hong Kong , Çinli oldu ama sosyal , kültürel , ekonomik hatta hukuki yapısında hiçbir değişiklik olmadı ; oysa aynı şeyi Doğu-Batı Almanya birleşmesi için söylemek mümkün değildir .
70
Devlet-halk ilişkisi ise üçüncü temel fark . Batı toplumları devlet kavramının demokrasinin bir işlevi olduğunu düşünür . Devleti meşru kılan demokrasidir . Oysa demokrasi ile yönetilmiyor olmasına rağmen Çin Devleti ’ nin halkın gözündeki meşruiyeti Batılı devletlerin kendi halklarının gözündeki meşruiyetinin çok üstündedir . Martin Jacques bu durumu şöyle açıklıyor : Çin ’ de anladığımız anlamda bir demokrasiden söz etmek mümkün olmadığına göre , devletin otorite ve meşruiyeti temel işlevinden geliyor : Çin uygarlık kültürünün korunması . ( 12 ) Devleti bu kadar güçlü yapan bir diğer şart ise Batılı devletlerin güç ve meşruiyetinin sürekli olarak sınanıyor olmasına karşılık Çin Devleti ’ nin gücünün 2000 yıldır hiç sınanmıyor olmasıdır . Roma İmparatorluğu ’ nun dağılmasının ardından ortaya çıkan hanedanlar , kilise , tüccarlar veya aristokrasinin başka ailelerine karşı devamlı bir meşruiyet savaşı verdiler . Sonrasında kurulan devletler ise savaşlar , politik manevralar , ekonominin dinamikleri ile sınandılar ; hatta günümüzde halklar ve sivil toplum tarafından sorgulanmaları sürüyor . Oysa Çin Devleti ’ nin gücü özellikle iç dinamikler tarafından hiç sınanmadı . Bizler devleti özgürlüklerimize her an tecavüz edebilecek , gücü sınırlandırılması gereken bir işgalci olarak görürken bir Çinli için devlet , birliğin korunmasından sorumlu bir aile reisi gibidir . Farkındaysanız Çin ’ in ekonomi politikaları da kitaplarda okuduğumuz klasik modellere pek uymuyor . Çin hem devlete hem de sermayeye inanan bir bakış açısıyla yönetiliyor . Adam Smith ’ in “ Çin piyasası Avrupa ’ daki her şeye oranla daha büyük ve daha karmaşıktır ” tespitini hatırlayın . Bu durum , Mao dönemi istisna olmak üzere , hep böyleydi ve böyle kalacak gibi gözüküyor .
YANLIŞ SORU : KİMİN GEMİSİ DAHA BÜYÜK ? Gelin başlangıç sorumuza geri dönelim ... Çin ’ i anlamak neden bu kadar zor ? Çünkü Çin ’ i anlamlandırmak için hâlâ Batılı deneyimlere güveniyoruz . Batı ’ nın kibirli , kendi medeniyetinin en iyisi olduğunu düşünen ve çevresini anlamak yerine onların kendisini anlaması gereğine kendini inandırmış bakış açısı hâlâ birçoğumuzda hakimiyetini sürdürüyor . Amerikan tarihçisi Paul Cohen ’ e göre , Batı kendini olabilecek en kozmopolit kültür olarak görüyor . Oysa durum bunun tam tersi . Teknolojik , ekonomik , kültürel ve askeri gücü Batı ’ yı diğer medeniyetleri hiç tanımak zorunda bırakmamış . Bugün dünyanın en büyük ekonomik bölgesi olan ve dünya nüfusunun 1 / 3 ünün yaşadığı Doğu Asya , Batı hakkında Batı ’ nın onlar hakkında bildiğinden çok daha fazla bilgiye sahip çünkü uzun bir anlama ve anlamlandırma tecrübesi var . Dünya ekonomisi üzerindeki etkiye baktığınızda ; hele dünyanın geleceğini düşündüğünüzde G7 ülkelerinin yerini E7 ve G20 ’ nin aldığını , dünya ekonomisinin gelişmekte olan ülkeler tarafından biçimlendirildiğini görüyoruz . Hiçbir ülke içinde bulunduğu çağı şekillendirdiği için lider olamaz ; yalnızca geleceği
şekillendiren ülkeler lider olabilirler . Avrupa geleceği şekillendirme gücünü 15 . -19 . yüzyıllar arasında elde etti ve kullandı . Amerika bu imtiyazlı gruba 20 . yüzyılda katıldı . Şimdi ise tüm sinyaller geleceği şekillendirme gücünün Doğu Asya ’ ya doğru geçiyor olduğuna işaret ediyor . Çin ’ in sadece taklit ürünlerin yapıldığı devasa bir fabrika olduğunu düşünenlere hararetle bir ziyaret öneririm . Şehircilik politikalarına baksınlar , eğitim kurumlarını gezsinler , eğitim programlarını incelesinler , hatta meşhur tek çocuk politikasını incelesinler ... Şaşıracaklarına eminim . Yukarıdaki resimde 15 . yüzyılda Zheng He komutasında Güney Çin Denizi , Doğu Çin Denizi ve Hint Okyanusu ’ nda keşif seferleri yapan ve Doğu Afrika kıyılarına ulaşan gemi ile bu keşiften 80 yıl sonra Kristof Kolomb ’ un Amerika ’ ya ulaştığı geminin ölçekli maketlerini görüyorsunuz . Bu manzara karşısında aklınıza ilk gelen soru ... “ Bu gemi diğerinin kaç katıymış ?” ise hâlâ Batılı ve niceliğe dayalı bir zihin yapısındasınız demektir . Çin büyüklüğüyle sizi büyüler ama onu anlayamazsınız . Sorunuz , “ Bu teknoloji ve büyüklüğe rağmen , kıtalararası keşiflere Avru-