INmagazine Sayı 8 (Ekim, Kasım, Aralık) | Page 50

SOSYALPSİKOLOJİ
48
“ AMA BURADA İŞLER BÖYLE YÜRÜR ” Hastalık metaforu üzerinden biraz daha ilerleyelim . Diyelim ki , çok çalıştınız , aşılamaları yaptınız , hijyeni yaygınlaştırdınız ve bütün toplum için belirli bir kitle bağışıklığı oranı tutturdunuz . Peki işiniz bitti mi , salgınların önünü tamamen kestiniz mi ? Pek sayılmaz çünkü genel ortalama iyi olsa bile eğer bazı bölgelerde oranın altında kaldıysanız , hastalığın hızla o alanlara yayılmasını engellemeniz zor olabilir . Bir örnek üzerinden ilerleyelim : Varsayalım İstanbul ’ da kitle bağışıklığı için gereken bağışıklık oranı % 95 ’ i tutturdunuz . Fakat bu oranı Eyüp ’ te tutturamazsanız , mesela o bölgede bağışıklık oranı % 70 olursa hastalık oraya doğru yayılmaya devam edecektir . Aynı şekilde bir şirketin belli birimlerinde etik iş yapma anlayışını yerleştirmiş bile olsanız belli birimlerde bunu başaramamışsanız , en azından o birimlerde etik dışı davranışlar devam edecektir . Mesela etik ve uyum programınızla birlikte şirketin genelinde etik ve uyum konularındaki farkındalığı arttırmayı başardınız . İnsan Kaynakları , IT , Pazarlama gibi birimlerinizde yürüttüğünüz çalışmalar ile iş etiği konusunda şirket içinde büyük ilerleme kaydettiniz . Bu sayede şirket içinde yolsuzluğa bulaşmış kişilerin artma riskini de engellemiş ol- dunuz . Böylece şirketinizin genel olarak “ kitle bağışıklığı ” artmış oldu . Fakat satın alma biriminiz , etik ve uyum programınıza çeşitli sebepler ile direniyor . Bu durumda şirket içinde artırdığınız etik bağışıklığın satın alma gibi birimlerde artmaması karşısında farklı önlemler almanız gerekecektir . “ Burada işler böyle yürür ”, “ Bu birimde başka türlü başarı gelmez ” ve “ Bizden üst yönetim bunu her koşulda istiyor ” gibi mazeretlerin arkasına sığınılmasına rastlayabilirsiniz . İşte bu tür durumlarda şirket içinde yolsuzluğa bulaşmış çalışanların sayısı azalsa bile söz konusu birimlerde yolsuzluk salgını ne yazık ki yayılmaya devam edecektir .
SUSMA , SUSTUKÇA … Burada aslında tam da Suskunluk Sarmalı teorisini hatırlamanın zamanı olabilir . Şirketlerde yaşanan yolsuzlukları anlamamız açısından oldukça ilginç olan bu teorinin kaynağı aslında siyaset bilimidir ve Alman bilim kadını Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir . Birçok şirkette veya birimde yasal olmayan ve etik dışı davranışlar diğer çalışanlar tarafından fark edilse bile bu ko-
SUSKUNLUK SARMALI TEORISI ’ NI GELIŞTIREN NOELLE-NEUMANN ’ A GÖRE , “ ÇOĞUNLUĞUN GÖRÜŞÜ BIR STATÜKO VEYA BIR NORM HALINE GELDIKTEN SONRA GENEL GEÇER DÜŞÜNCEYE ITIRAZI OLAN AZINLIK DAHA KISIK BIR SESLE KONUŞMAYA BAŞLAR VE EN SONUNDA DA SUSKUNLUĞA GÖMÜLÜR ”. nuda hiçbir şey yapılmamış ve yolsuzluklar ifşa edilmemiştir . İş arkadaşlarının yolsuzluklarına sessiz kalanların bir süre sonra dışlanmak korkusu ile bu tür suiisti- mallere katılması hiç şaşırtıcı olmayacaktır . Şirketin içindeki kitle bağışıklığını azaltacak böyle bir durum ile şirket içinde yolsuz elemanların sayısı artacaktır . Suskunluk Sarmalı ismi verilen teoriye göre “ Bir kişinin / grubun savunduğu fikir , mensubu olduğu toplumun veya grubun -okul, işyeri , arkadaş çevresi vb . - “ genel-geçer ” kabul ettiği görüşlere uygun değilse , bu kişi toplumdan veya gruptan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer . Fakat aynı kişi fikrinin ( veya kendi fikrine yakın görüşlerin ) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse , bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar . Görüldüğü gibi aslında suskunluk sarmalı bize çift taraflı bir kılıç vermektedir . Bu kılıç yolsuzluk karşısında yaşanan şirket için suskunluğu bitirmek ve insanların yolsuzluğa karşı ses vermesi için bir fırsat da olabilir . Tabii tam tersi şekilde , bu suskunluğun artmasına ve yolsuzluğun devam etmesine de sebebiyet verebilir . Suskunluk sarmalının kırılması da belli oranda kişinin o fikri açıkça savunmasına bağlıdır . Elisabeth Noelle-Neumann ’ a göre , “ Çoğunluğun görüşü bir statüko veya bir norm haline geldikten sonra genel geçer düşünceye itirazı olan azınlık daha kısık bir sesle konuşmaya başlar ve en sonunda da suskunluğa gömülür ”. Bu açıdan şirketler , yolsuzluk veya etik dışı davranışlar konularında sıfır toleransa sahip olduklarını çalışanlarına açık bir şekilde göstermelidir
. Şirketler , kurumsal yönetim ilkelerine uymaları , iletişim kanallarının açık olması , ihbar / danışma hatlarının varlığı ile etik olmakta kararlı olduğunu gösterebilirler . Böylece çalışanlar için dışlanma korkusu olmadan tüm etik problemler hakkında konuşabilmenin yolu açılmış olacaktır . Şirketin içindeki küçük gibi görülen etik aksaklıklara zamanında müdahale edilmezse ve aksaklıklar düzeltilmezse bu aksaklıkların bir çeşit zincirleme reaksiyon ile şirket içinde salgın hastalığa dönüşeceği ve sistemin daha da bozulmasına sebep olacağı ortadadır . Bu yüzden şirketlerin kendi içlerinde yolsuzluğa ve etik dışı davranışlara karşı etik kitle bağışıklığını yakalamaları büyük öneme sahiptir . 4