INmagazine Sayı 8 (Ekim, Kasım, Aralık) | Page 49

Kitle bağışıklığı, en genel anlamda, toplumun herhangi bir salgın hastalıktan korunabilmesi için bünyesindeki belli bir oranda kişinin o hastalığa karşı bağışıklık kazanması olarak tanımlanabilir. Yani bir toplumda bir hastalığın yayılmaması veya yayılırsa da belli bir seviyede durabilmesi için toplumun içinde büyük bir çoğunluğun o hastalığa karşı bağışıklık kazanması gerekmektedir. Toplum içinde yer alan geniş sayıdaki bağışıklık kazanmış bireyler, salgın hastalığın enfeksiyon zincirinin kırılmasını ve hastalığın yayılma hızının düşmesini veya tamamen durmasını sağlayacaktır. Bir salgın hastalık için bağışıklığın kazanılmasındaki en önemli araçlardan biri de hepimizin bildiği gibi aşıdır. Bulaşıcı hastalıkların enfeksiyon zincirinin kırılması için toplumda büyük bir çoğunluğun aşılı olması gerekir. Bu çoğunluğun, genel nüfusa olan oranına“ kritik eşik” ismi verilir. Eğer kritik eşik yakalanmışsa hastalığın salgın olma olasılığı büyük oranda düşecektir. Bu kitle bağışıklığı eşiği kızamık için % 92-95, çiçek veya çocuk felci için % 80-86, ebola için % 33-60, pandemik grip için % 33-44’ dür.

ETİK BAĞIŞIKLIĞINIZ VAR MI? Kitle bağışıklığı kavramsallaştırmasını kolayca toplumsal yapı ve şirket ekosistemlerine de uyarlayabiliriz. Bu mantık çerçevesinde, şirketlerin bünyesinde etik dışı davranışlara bulaşan çalışanların sayısı şirketin genel olarak etik dışı davranışlara olan“ kitle bağışıklığını” da belirleyecektir. Dolayısıyla �olayısıyla şirket içinde yolsuzluğa karışmış kişiler ne kadar artarsa şirketin“ kitle bağışıklık” eşiği o kadar düşecektir. Her bir şirketin kendi sektörüne, çalışan sayısına, özelliklerine ve coğrafi koşullarına göre farklı bir kitle bağışıklığı vardır. Fakat eğer etik iş yapmanın, yolsuzluğa karışmamanın ve suiistimallerden kaçınmanın çoğunluk tarafından kesin olarak kabul edilmesi sağlanabilirse bu sayede şirketin genelinde de etik iş yapma düşüncesi daha hızlı olarak yayılacaktır. Şirket içerisinde yolsuzluğa bulaşmak daha zorlaşacak ve belki de gri bölgede olanların yani yolsuzluğa meyilli olanların karanlık tarafa geçmesi engellene-
Bağışıksız ama hala sağlıklı
cektir. Şirketin yolsuzluk için kitle bağışıklığı eşiğinin artması whistleblowing, speak up gibi sistemlerin yürürlüğe girmesi ile desteklenirse, yolsuzluk yapan kişilerin yakalanma oranı artacaktır. Şirketlerin“ etik bağışıklığı”, genel itibariyle Kırık Camlar Teorisi ile benzerlik gösterse de, çeşitli konularda farklılık da içerir. Kırık Camlar Teorisi; bir sistemdeki aksaklıklar düzeltilmezse bir çeşit zincirleme reaksiyon veya salgın ile sistemin daha da bozulmasına sebep olabileceğini ifade eder. Bir şirket içindeki çalışanlar kurumlarında bir düzensizlik veya etik ilkelere aykırı davranışlar fark ederlerse bu durumda kendilerini cezalandırabilecek veya yakalayabilecek otoritenin eksik olduğunu düşünüp yolsuzluk, dolandırıcılık, işten kayırma gibi suiistimallerde çok daha korkusuzca bulunabiliyorlar. Bu durumda şirketlerde ihlallerin derecesinin artmasını engellemek için küçük ihlal ve kabahatlerin fark edilir edilmez önlenmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi kitle bağışıklığı bir şirket içindeki çalışanların yolsuzluğa bulaşma oranları ve ona göre yaşananları ifade ederken, Kırık Camlar Teorisi ise bu tür yolsuzlukların zamanında önlenmezse ne tür bir bela açabileceğini anlatmaktadır.
Bağışıklı ve sağlıklı
Kimse bağışıklı değil.
Salgın hastalık toplumda yayılıyor.
Nüfusun bir kısmı bağışıklık kazandı.
Salgın hastalık toplumun bir kısmında yayılıyor.
Bağışıksız, hasta, bulaşıcı
47
ŞIRKETIN YOLSUZLUK IÇIN KITLE BAĞIŞIKLIĞI EŞIĞININ ARTMASI WHISTLEBLOWING, SPEAK UP GIBI SISTEMLERIN YÜRÜRLÜĞE GIRMESI ILE DESTEKLENIRSE, YOLSUZLUK YAPAN KIŞILERIN YAKALANMA ORANI ARTACAKTIR.
Nüfusun çoğu bağışıklık kazandı.
Salgın hastalığın yayılması önlendi.