INmagazine Sayı: 4 (Ekim - Kasım - Aralık) | Page 55

önlemlerin uygulanmasının kendisi insanlarda etik karakterin gelişmiş olmasını öngerektirir. Bu nedenledir ki Yunanistan’a dayatılan finansal yaptırımlar en iyisinden bir ceza gibi görünür, bir çözüm olarak değil. Etik kimlik bir şablonun dolaysızca bilinç üzerine uygulanması değil, ama özgürlüğün zaman içinde yerleşmesi, insanların dürtüsel, öz-çıkarcı, bencil alışkanlık ve eğilimlerini duyunçlarının denetimi altına almayı öğrenmelerini, kendi doğal ve bilinçsiz yanlarına karşı özgür olmalarını gerektirir. Bu olanaklıdır, çünkü insan doğası doğrudan, iyiden, güzelden, bilgiden vb. yanadır. Bu onun özsel ussallığı gereğidir. Bu olgunluktan yoksun olan kültürler rüşveti, kayırmacılığı, ayrımcılığı, giderek apaçık yolsuzluğu ve yasasızlığı bile iyi ve doğru ve haklı sayarlar, çünkü duyunçlarında gelişmemişlerdir. Ekonomik gerilik etik gerilikten başka birşey değildir. Rüşvet yalnızca az-gelişmiş ülkeler değil, kazançlarını rüşvet yoluyla arttırmayı bilen gelişmiş ülke şirketleri için de sorundur. Yalnızca politikacıların ve partilerin değil, ama onlara oy vermek zorunda kalan milyonların da sorumluluğudur. Suç rüşvet alanların değil, ama verenlerin de suçudur. İnsanlar etik-geriliğin bedelini yalnızca ekonomik gönençlerinden değil, ama öz-saygılarından, öz-değerlerinden öderler. Küçük çıkarlarına teslim olmanın mutlulukları pahasına olduğunu anlayamazlar. Ahlaksızlık dışsal sefilliğin olduğu gibi içsel sefilliğin de yaratıcısıdır. Yunanistan için gerekli olan ekonomik denetim aynı zamanda etik denetimdir. Ama bunu kim yapacaktır? Geri bir etik yapının kendini etik olarak denetlemesi ve düzeltmesi olanaklı mıdır? İnsanlığın tarihinin kendisi bunun olanaklı olduğunu göstermiştir. Öznel özgürlük, duyunç özgürlüğü tüm etik gelişim sürecinin gerçek etik normlara erişilinceye dek akışkan kalmasının güvencesidir. Duyuncun kendisi gelişen bir yetidir, ve ahlakın ve etiğin gelişmesinin biricik koşulu tikel bir kültürel evrede takılıp kalmamaktır. Öz