PORTRE
56
Kendisiyle birlikte siyaset yapanların yazıya döktükleri anılarında ;
“ Onun döneminde hiçbir yönetici , müdür , yasa dışı ya da kendi öz çıkarına dönük iş yapamazdı . Yapmaya cesaret edemezdi . Odunun eğrisi bile doğrularak , dümdüz biçimde girerdi belediyeye ... Devletin toplu iğnesini bile çöp kutusuna atmaz , tekrar kullanılmak üzere değerlendirirdi . Hizmette kamu yararını ön plana çıkarırdı . Kişilere değil , topluma hizmet götürmeyi seçti . Borçsuz bir belediye devretti . Hep şunu söylerdi ; “ ben tekrar Adana ’ nın kaldırımlarında , yollarında yürüyeceğim , ben Adana ’ cıyım , Adanalılarla birlikte yaşayacağım , başımı öne eğdirerek kimse beni gezdiremez ”. Ege Bağatur , dürüst-ilkeli yönetim anlayışının kendisini siyaseten yıprattığını elbette görüyordu . Buna rağmen tavrını asla değiştirmedi . Personel alırken partizan davranmadı , fırsat eşitliği yaratmaya özen gösterdi , liyakati esas aldı . Belediyeye girdiği zaman herkese dedi ki ; “ portmantoya asar gibi bütün siyasi düşüncelerinizi kapının dışına bırakacaksınız . Biz bu şehrin belediye başkanıyız , burada hiçbir parti gözetmeksizin hizmet vereceğiz . Bugünden itibaren çok şeffaf bir yönetim olmasını istiyorum ; herkes , her şeyin hesabını verecek . Alın şunlar belediyenin bütün anahtarları , hiç kilitli bir yerim yok , isteyen istediği zaman anahtarlarla her yere bakabilir ...” “ Kısaca her kuruşunda “ saçı bitmedik hakkı olan yetimi düşünerek ”, her kuruşun nereye ve nasıl harcandığını hesap ederek bu işe başladı ” “ Her alanda açıklık politikası uygulardı . Halka açık , tiyatro salonunda yapılan belediye meclisi toplantılarında kapılarda güvenlik görevlisi bulunmaz , girenden davetiye sorulmazdı . Yine belediye encümeni toplantılarını da halka açık yapardı . Sanıyorum bu ilk kez onun döneminde uygulandı . Haftada bir gün halkın dilek ve isteklerini dinlerdi . O gün kimse randevu almadan , başkanın açık kapısından girerek derdini bizzat başkana anlatırdı . Kültür ve sanat konusunda da özgün işler yaptı . Halkın Belediye Şehir Tiyatrosu ’ ndaki oyunları izlemesi için mahallelere belediye otobüsleri gönderirdi . Belediyenin parasını dikkatli harcamak için
azami özen gösterirdi .” diyerek anlattıkları bir belediye başkanı idi Ege Bağatur ( Toplumcu Belediyecilik , 1970 ’ lerden Günümüze Bir Yerel Yönetim Deneyimi , Sezgin Sezgin – Tuğba Canbulat , s . 161 -180 , İletişim Yayınları ).
Sabaha karşı 4.30 ’ da şapkayla tebdili kıyafet denetime çıkan , sokakta seyyar el arabasında börek satan esnafa çıkışıp “ düzgün tart ” diyebilen , beraber ava gittiği zabıta memuru kamyondan iki karpuz aldı diye üniformasını soyan , akrabası kaçak inşaat yaptığında onu makamından kovan , hastane , okul vb . kamu binaları dışında tek bir imar değişikliğine izin vermeyen bir Belediye Başkanı … Ben seçildiğim partinin değil , Adana ’ nın belediye başkanıyım diyerek göreve başlayan , rakip partiden seçilen belediye meclis üyesini en çok yolsuzluk yapılan imar komisyonuna başkan yapan , belediye meclisini vatandaş denetlesin diye belediye şehir tiyatrosuna taşıyan , odasının anahtarını isteyen istediği zaman gelsin denetlesin diye özel kalem müdürlüğünün girişine asan , halk günü yapıp halkın derdini dinleyen , denk bütçe diye yola çıkıp döneminin sonunda hesap veriyoruz diyerek kitapçıkla kamuya açıklama yapıp borçsuz bir belediye bırakan siyasette bir etik ve dürüstlük timsali idi Ege Bağatur .
Ta o günlerde nasıl olmuştu da ilk defa 1990 ’ ların başında “ ya uy ya da açıkla ” diye bilinen ve ilk kez 2000 ’ li yıllarda Amerika ve İngiltere ’ de yazılı olarak belirlenen kurumsal yönetişim ilkelerini , tüm karşı çıkışlara rağmen hem düşünebilmiş hem de böylesine başarıyla uygulayabilmişti ? Bunun yanıtını bugün bile vermek tam olarak olanaksız olsa da her daim adı geçtiğinde onu saygı ve sevgiyle ananların anılarında yer buldukça , siyasetin erdemli , dürüst , etik ve topluma hizmet için yapılabileceğinin yıkılmaz bir örneği olarak kalmaya devam edeceği kuşkusuzdur .