nestleboycottprofile.aspx). Başta Nestle
yöneticileri ve onları boykot edenlerin aynı
platformda bu işleri tartışmalarının herkesin yararına olacağını düşünüyorum ama
bugüne kadar tanık olmadım.
Bazı sivil toplum kuruluşları bazı şirketleri
“en sorumsuz şirketler/markalar” başlığı altında kamuoyuna duyuruyorlar (http://
dailycaller.com/2015/01/24/public-eyelist-chevron-as-the-most-irresponsiblecompany/). Dünya kamuoyuna yaptıkları
duyurular ile başta yerel tüketici dernekleri
olmak üzere, regülatörleri, yatırım fonlarını ve Avrupa Birliği gibi siyasal kurumları
etkileyebiliyorlar. Markanın ve itibarın ne
kadar “başarılı” ve “etkili” yönetildiği -ciddi olsun ya da olmasın- bu tür oluşumlarla
nasıl baş edebildikleri ile de ilintili değil mi?
Genellikle, markalar, itibarlarını yönetirken
“biz yasalara uygun hareket ediyoruz ve bu
konuda çok ciddi süreçlerimiz var” şemsiyesinin altına sığınıyorlar. Ama bizim etik
dediğimiz şey de yasaların, yönetmeliklerin
bittiği yerde başlıyor. Yasalara uymak zaten
marifet değil! Uymazsan ne olacağı belli…
Ancak, “vicdanla cüzdan arasında kalma
noktasında, kimin çıkarına hangi kararın
verildiği” bir ütopya olmaktan çoktan çıktı.
Şirketin çıkarları mı, kamunun çıkarları mı?
Türkiye’deki HES projelerinin görmezden
geldiği temel sorun bu oldu. Ve bu proje
sahiplerine çok paraya mal oldu. Hem zamanlama açısından, hem maliyetler ama
daha önemlisi toplum tepkisinin oluşturduğu marka lekesi açısından! Yani hem
vicdandan oldular hem cüzdandan! Çünkü
projeyi, yerel halkın beklentileri, doğanın
sürdürülebilirliği ve ekonomik verimliliğin
ömrü yerine sadece bir baraj inşaatından
elde edilecek devlet sübvansiyonlu elektrik
üretimi geliri olarak gördüler! Yani baraj
inşaatının temeline “etik harcı” karmayı
unuttular!
BANKALAR ÜNIVERSITE GENÇLIĞININ
GELECEĞINI MI ÇALIYOR?
Yine güncel ve tartışılması gereken teknik
bir soru; bankalar üniversite öğrencilerine
yükseköğrenim giderlerini karşılamaları
için kredi vermeliler mi?
Bankalar, doğaları gereği kredi almak/vermek üzere bir sistemin üzerine oturmuş
ticari girişimler değil midir? Bu nedenle sorunun doğal cevabı tabii ki; “ne var bunda
tabii ki verebilirler” olabilir.
7
TÜRKIYE’DEKI
HES PROJELERI,
ASLINDA HEM
ZAMANLAMA, HEM
MALIYETLER AMA
DAHA ÖNEMLISI
TOPLUM TEPKISININ
OLUŞTURDUĞU
MARKA LEKESI
AÇISINDAN ÇOK
PAHALIYA MAL
OLDU!
Peki…
Arkasındaki soru şöyle; “Bankaların üniversite öğrencilerine yükseköğrenim giderlerini karşılamaları için kredi vermeleri
etik mi?”
“Etiktir” cevabını verenlerin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki güncel duruma bakmalarını salık veririm. Üniversiteyi bitirdikleri
gün yaşamları boyunca hiçbir şekilde geri
ödeyemeyecekleri yüzbinlerce dolar borçla
hayata atılan gençlerin, toplumsal yaşam
içinde neden olabilecekleri sorunların sorumlusu acaba kim olacaktır?
The Economist’in haberine göre 2014 yılında öğrencilere kullandırılan kredi tutarı 1,2
trilyon doları aşmış bulunuyor. Bu kredileri kullananlar arasından 7 milyon kişinin
krediyi ödeyemeyeceklerini beyan ettikleri