“Y
uvarlak topun köşeli
skandalı“. Başlık Ertuğrul Özkök’e ait. Hürriyet
gazetesinde kendi köşesinden bağımsız FİFA’da
olup bitenleri masaya
yatırdı. Chuck Blazer’den söz ediyor Özkök
(Ya işbirliği yaparsın ya kelepçeyi takarız,
Hürriyet, 01.06.2015). Parayı nasıl kazandığından çok nasıl harcadığıyla tanınan
ve bir zamanlar Türkiye adına Amerikan
Kongresi’nde lobi faaliyetlerinde bulunan
bir isim olarak hatırlanıyor.
Hani musalla taşında sorarlar ya, “Nasıl bilirdiniz?” diye; “New York’ta Trump
Tower’da aylığı 18 bin dolara iki dairesi
olan ama birini kedilerinin konforu için kullanan adam” cevabı verilesi bir isim Chuck
Blazer! FBI ajanlarının birkaç yıl önce
FIFA’da yaptıkları-ettikleriyle ilgili kendisini köşeye sıkıştırması ile “itirafçılığı kabul
eden” Blazer’ın verdiği bilgilerin ışığında
yürütülen soruşturma, FIFA’ya arka arkaya
5. kez başkan seçilen Sepp Blatter’ın kapısına dayanmış durumda. Baskılara direnemeyen Blatter, daha koltuğunu ısıtamadan
istifa kararını almak zorunda kaldı.
FİFA’ da olup bitenler yeni değil. Washington
Post, 27 Mayıs 2015 tarihli sayısında başyazılar bölümünde yer verdiği yazının başlığı
aslında herşeyi çok net anlatıyor: “Güzel
oyunun üzerindeki çirkin FIFA lekesi!” Sepp
Blatter’in 5. dönem başkan seçilmesinin ardından yaşanan gelişmelerde 14 FIFA üst
düzey yöneticisi tutuklandı. Buzdağının
görünen tarafında 150 milyon dolarlık rüşvet suçlamaları bulunuyor. Blatter’den bir
önceki başkan João Havelange’ın da bizzat
bulaştığı rüşvet, yolsuzluk ve sahtekârlık
işleri nedeniyle pek de “itibarlı” bir marka
değil. Belki de bu yüzden son gelişmelerin
ışığında Financial Times’ın attığı başlık,
“FIFA; kirlenmiş marka” oldu.
FIFA’nın kendi içindeki etik komitesinin
olan bitenlere ipucu olacak raporunu “hasıraltı” etmesi belki de bardağı taşıran son
damla oldu. Raporu hazırlayan Michael
Garcia’nın FIFA yönetiminin bu akıl almaz
davranışı karşısında protesto istifası, zaten
tüm ışıkların, milyar dolarlarla oynayan “ne
idüğü belirsiz” bu kuruma çevrilmesine neden olmuştu. Ne idüğü belirsiz çünkü kamu
kurumu değil, özel şirket değil, sivil toplum
kuruluşu değil, meslek kuruluşu değil, yaptığı sportif yatırımlar nedeniyle “melek ya-
FİFA, ÖNCEKI
BAŞKAN JOÃO
HAVELANGE’IN DA
BIZZAT BULAŞTIĞI
RÜŞVET VE
YOLSUZLUKLAR
NEDENIYLE PEK
DE “ITIBARLI” BIR
MARKA DEĞIL.
BELKI DE BU
YÜZDEN SON
GELIŞMELERIN
IŞIĞINDA
FINANCIAL TIMES’IN
ATTIĞI BAŞLIK,
“FIFA; KIRLENMIŞ
MARKA” OLDU.
Chuck Blazer
tırımcı” değil ama hepsinden bir parça!
Bizi işin hukuki boyutu ve teknik süreçleri
ilgilendirmiyor. Bizi, Uluslararası bir kurumun böylesine suçlamalar karşısında kalmasına karşın bu markanın yüzü olan en
tepedeki yöneticisinin etik davranış sergileyip “istifa etmemek” konusundaki direnci ilgilendiriyor. Sonuçta istifa etti ama bu
“etik” gerekçeli bir istifa olmadı! Konumuz
etik ise, mercek altındaki Sepp Blatter son
sözü güzel söylemiş: “Kimseye etik davranacaksın diye talimat veremezsiniz!”.
Buna kendisi dahil!
FIFA’yı ayakta tutan sponsorların bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum izleyecekleri de ayrı bir konu. Coca-Cola, McDonalds,
Adidas, Hyundai, Anheuser-Busch gibi
sponsorlar başlangıçta gelişmeleri yakından takip ettiklerini bildiren açıklamalar
yaptılar. Ama FIFA’nın içinde bulunduğu
kriz, sponsorların bir kenara çekilip gelişmeleri gözlemlemeleri ile yetinecekleri kadar basit değil. Çünkü pro-aktif davranmazlarsa bir çamur lekesi bu küresel markaların üzerine de sıçrayabilir: “Ya onlar da bu
işin içindelerse!”. Nitekim Adidas ve Nike’ın
üzerinde karabulutlar dolaşmıyor değil!
ÜÇ TIYATRO BILETI IÇIN
ETIK SORGULAMA
Aslında satır aralarında kaybolan ve bence FIFA’dan daha önemli bir gazete haberi,
Danimarka’da polis müdürlerine gönderilen tiyatro davetiyeleri idi. Haberlere göre
Danimarka’da bedava tiyatro ve konser
biletlerini kabul eden üç emniyet müdürü
Sepp Blatter
5