FİNANS
“Kuklalarınız” Size Güvenmediğinde!
12
Müşterilerinden kuklalar diye
bahsedenler; bir sene sonra dibe vuracak
bir ekonomiyi “dengeli” görenler; şirketleri
batarken milyon dolarlık primleri cebe
indirenler, hepsi finans sektörünün tarihine
geçtiler. Son büyük küresel kriz sonrasında
gelen şeffaflık çağı, tüm bilinmeyenleri
açığa çıkarırken, kuklalar da iplerini
elinde tutanları çok daha yakından görme
ve tanıma imkanı buldu…
Yazı: Dr. Gurur ALTUN
K
rizlere sebep olur mu, yoksa sorunlarla beraber artıp daha mı çok göze batar ispatlaması çok kolay olmayabilir; fakat finans
sektöründeki etik olmayan davranışlar halihazırdaki sorunları büyütürken, hem de gerçekten ciddi tepki çekiyor. Bakıldığı zaman
aslında hediye alması bile bazı durumlarda yasak ve/veya
kısıtlı olan finans sektörü, çalışanlarının karıştığı olaylarla, itibarları sadece kendi ülkelerinde zedelenmiyor, bütün
dünyada “tanınmaları”na da sebep oluyor.
2007’nin Aralık ayından beri bütün dünyada genel olarak
ekonomilerin yaşadığı krizler de bu bahsedilen etiğe aykırı davranışlardan yeteri kadar payını almış durumda.
Amerika’nın yedi yıldır tam anlamıyla yeni yeni toparlanmaya başladığı kriz, Avrupa ülkelerinin borç sorunu ve yaşanan resesyon, İzlanda’nın bankacılık sektörüyle birlikte
yaşadığı ekonomik kriz gibi durumlarda yaşananlar gerçekten gözönünde tutulmaya değer örnekler barındırıyorlar.
Mortgage krizinin başlarında, futbolda rakip olmadıkları
zaman çok da takip edilmeyen bir ülkede ekonomik sıkıntılar başgöstermişti bile: İzlanda. Krizle birlikte ülkenin
en önemli üç özel bankası batarken, ekonomi %5,5 küçülmüş ve borsa %90 kadar düşüş yaşamıştı. Bunlar belki
bizim gibi kısa sürede çok sayıda kriz yaşamış ülkeler için
çok da yadırganmayabilecek sonuçlarken, İzlanda’yı özel
kılan bir detay mevcut. 2006-2008 yılları arasında Amerikan Merkez Bankası FED’de de görev almış, Columbia
Üniversitesi’nin akademik kadrosunda da bulunmuş ve
halihazırda da çeşitli ülkelerin ekonomi danışmanlıklarını
yapan Frederic Mishkin, FED’deki görevine başlamadan
dört ay önce, İzlanda Ticaret Odası’nın talep ettiği bir raporda eşyazarlık yapmıştı. Raporun adı şaşırtıcı olmayan
bir şekilde “İzlanda’daki Finansal Denge” olarak belirlenmişti. Rapor genel olarak her ne kadar bazı kusurları
olsa da İzlanda’nın ne kadar istikrarlı olduğu ve bu kusurlarının kısa süre içerisinde düzeltilebileceği üzerine iyimserlik pompalayan bir içeriğe sahipti. Rapor yazıldıktan