INmagazine Sayı 23 Etik ve İtibar Derneği Etik ve İtibar Derneği | Page 47

olarak görünen ama benzerinin söylenmesinin güç hatta imkansız olduğu özlü sözleri veya ifadeleri anlatır . Benzerinin yapılmasındaki zorluk da doğallığı ve vecizliğiyle ilgilidir . “ Sehl-i Mümteni ” yi bu anlamda “ Kısa ,

sade , tabii bir ifadeyle yoğun ve özlü anlatım ” şeklinde de tanımlamak mümkündür 3 . Tanzimat dönemi şair , yazar ve eleştirmeni Muallim Naci , Sehl-i Mümteni ’ yi şöyle tarif etmiştir : “ Sehl-i mümteninin en büyük ziyneti külfetsizliğidir . Gayet tabiî ve akıcı olduğundan onu işiten ‘ Ben de böyle söz söyleyebilirim ’ der . İşte o zaman ona yine sehl-i mümteni kabilinden olan ve onu imtihana çeken , ‘ Zannetme ki şöyle böyle bir söz / gel sen dahi söyle böyle bir söz ’ hitabı gelir .” 4 Akademisyen Adem Can ’ ın Sehl-i Mümteni Estetiği makalesinde ise kavram şöyle değerlendirilmiştir : “ Bir sözün sehl-i mümteni sayılabilmesi için anlatılması zor olan manayı kolayca anlatabilmiş olması gerekir . Mana , mahiyeti itibarıyla zihnî bir olgudur . Ses , renk , şekil , kelime , söz vb . gösterenlerle ifade edilmedikçe müşahhas bir değer kazanamaz . Binaenaleyh biraz kapsamlı bir mananın doğru aktarılabilmesi için ifade aracının iyi düzenlenmesi şarttır .” Klasik dönemlerde Yunus Emre , Fuzûlî , Bâkî , Karacaoğlan ve Nedim gibi Türk edebiyatının devleri isimler bu belagat sanatını kullanırken yakın dönem edebiyatında da Yahya Kemal , Orhan Veli , Özdemir Asaf ve Behçet Necatigil gibi büyük kalemlerin eserlerinde örneklerini görebiliriz . Yunus Emre ’ nin “ Beni bende demen bende değilim / Bir ben vardır bende benden içeri ” mısraları bir Sehl-i Mümteni örneği olarak alınabilir . Aynı şekilde Orhan Veli ’ nin “ Söğüt ağacı güzeldir ama trenimiz son istasyona vardığı zaman ben dere olmayı söğüt olmaya tercih ederim ” şiiri de söz konusu söz sanatının örnekleri arasında yer alır . Yine aynı şekilde Nazım Hikmet ’ in “ Seversin dünyayı doludizgin / ama o bunun farkında değildir / ayrılmak istemezsin dünyadan / ama o senden ayrılacak / yani sen elmayı seviyorsun diye / elmanın da seni sevmesi şart mı ? / Yani Tahir ’ i Zühre sevmeseydi artık / yahut hiç sevmeseydi / Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden ?” dizeleri de bir Sehl-i Mümteni olarak görülebilir .

SEHL-İ MÜMTENİ ’ NİN UYUMU Peki bu edebiyat kavramı ile etik ve uyum programının yolunu kesiştiren hangi özellikleri ? Aralarında kendimiz için faydalı bir bağ kurmamız mümkün mü ? Edebiyat ve iş dünyası aynı kavrama farklı açılardan bakarak ondan faydalanabilir mi ? Bence evet . Bir disipline ait kavramın başka bir disiplin tarafından kullanılması sadece entelektüel bir zenginlik yaratmaz ayrıca çok da büyük pratik faydalar sağlar .

Örnek vermek gerekirse Sehl-i Mümteni ’ nin en önemli özellikleri olan doğallık , kısa anlatım ve anlaşılır olmak , bir etik ve uyum programının da olmazsa olmazlarındandır . Kuruluşlarda etik ve uyum yönetimi çerçevesinde oluşturulan politika ve prosedürler bütünü olarak tanım- lanabilecek etik ve uyum programının , şirket içinde içselleştirilmesi için basit ve doğal anlatım ile kolay anlaşılır olması şarttır . Fakat bununla birlikte dokümanın okuyucuların zihninde ve anlam evreninde çok yer edinmesi de gerekmektedir . Etik ve uyum programının ilk önce şirketin sektörüne , yapısına ve ihtiyaçlarına uyacak şekilde yazılması , gereksiz bir kapsam ve büyüklüğe sahip olmaması gerekmektedir . Uzun olması bir etik ve uyum programının başarılı olduğu anlamına gelmez . Hatta okunmasını bir külfet haline getireceğinden şirket çalışanları tarafından içselleştirilmesi , şirketin kültürünün bir parçası haline gelmesi daha da zorlaşacaktır . Enron ’ un çöküş dönemi aslında buna iyi bir örnektir . Zamanının en kapsamlı , geniş ama bir o kadar da işlevsiz etik koduna sahip Enron ’ a olan güvenin yok olması o kadar hızlı olmuştu ki şirket tarihinin tozlu sayfalarında yerini aldı . 64 sayfalık ve ayrıntılı bir etik kodu sadece “ yazılmak ” için yazılmıştı . Uygulama konusunda ise en ufak bir niyeti yoktu . Skandalın patlamasıyla birlikte Amerika Birleşik Devletleri ’ nde birçok şirketin muhasebe uygulamaları ve faaliyetleriyle ilgili soru işaretleri doğmuş ve 2002 yılında Sarbanes-Oxley Act ’ ın yasalaşması sağlanmıştı . Etik ve uyum programın fazla ağdalı ve ağır bir dil kullanmaması en doğrusudur bu anlamda . Bütün çalışanların anlayacağı bir dil ve üslupta yazılması gerekmektedir . Yine şirketin içinde yer alan , her eğitim seviyesinden çalışanlar için okunması , anlaşılması ve hatırlanması kolay olmalıdır . Programın neye ait olduğu çalışanların zihninde netleştirilmelidir . Kategorilere , alt gruplara veya davranış̧ türlerine göre ayırmak , erişilebilirliği ve öğrenebilirliği kolaylaştırır . Fakat böyle bir programın yazılmasını , “ elde edilmesi hemen hemen imkânsız bir kolaylık ” olarak görebiliriz . Üstelik programın hemen böyle bir mükemmel sadelik seviyesine gelmesi imkansız olacaktır . Etik ve uyum programının iş dünyasındaki gelişmelere ve sektördeki yeni durumlara uyum sağlayacak şekilde esnek olması gerekmektedir . Bir başarısızlık ise , etik ve uyum programının başarısız olduğu anlamına gelmez . Daha ziyade , etik ve uyum programının suçları tespit ederek görevini yaptığını gösterir . Ayrıca gelişim sağlanması gereken alanları da size işaret etmiş olacaktır . Bunun üzerine programın daha da gelişmesi sağlanacaktır . Üstelik anlaşılmayan daha sade veya daha kapsamlı olması gereken konular da böylece ortaya çıkacaktır . Gerçekçi , uygulanabilir ve tüm unsurlarının doğru ve tam olarak anlaşıldığı “ iyi ” bir etik ve uyum programı hedefi ile yola çıkmalı ve Sehl-i Mümteni ’ ye öyle ilerlenmelidir . 4

Dipnotlar 1 ) http :// www . lugatim . com / 2 ) https :// islamansiklopedisi . org . tr / 3 ) https :// islamansiklopedisi . org . tr 4 ) Muallim Naci ( 1996 ), Islahat-ı Edebiyye , Risale Yayınları , İst .
45