INmagazine Sayı 23 Etik ve İtibar Derneği Etik ve İtibar Derneği | Page 17

üçüncü tarafa yapılan ödemenin , tamamının veya bir kısmının , doğrudan veya dolaylı olarak , bir kamu görevlisi veya özel bir şirket çalışanına teklif edileceğinin , verileceğinin veya taahhüt edileceğinin bilindiği durumları da kapsar . Uluslararası ölçekte artan rüşvet ve yolsuzluk vakaları ; bu risklerle mücadeleye odaklanan sınırötesi kanun ve sözleşmeler ve boyutları giderek yükselen cezalar , rüşvet ve yolsuzlukla mücadeleyi önemli bir konu haline getirdi . FCPA ve UK Bribery Act gibi sınırötesi kanunlara ilişkin verilen uzlaşma kararları ve genel olarak çalışan suiistimalleri incelendiğinde , üçüncü taraflarla olan ilişkilerden kaynaklanan risk evreninde rüşvet ve yolsuzluk risklerinin ilk sıralarda yer aldığı görülmektedir . Çoğu zaman üçüncü taraf rüşvet ve yolsuzluk riski dendiğinde , şirket adına hareket eden bir üçüncü tarafın sadece kendi kararı ile rüşvet ve yolsuzluk eylemine karıştığını anlıyoruz . İşin özünde ilk akla gelen eylemin bu olması doğal , aslında beklenen risk de bu . Ancak gelişmeler rüşvet ve yolsuzluk eylemlerinin sıklıkla farklı bir yerden tetiklendiğini gösteriyor : Şirketin içinden ! Şirketler rüşvet ve yolsuzluk eyleminin şirket içinden tetiklendiği ve üçüncü tarafların bir kanal olarak kullanıldığı birçok -ticari veya resmi- rüşvet ve yolsuzluk riskiyle karşı karşıya kalmaktadır . Bu usulsüz eylemlerin en önemli kök sebebi de çıkar çatışmalarıdır . Çıkar çatışması ve yolsuzluk kavramları da birbirine oldukça yakın bir coğrafyaya sahiptir . Bağlantı ise şu noktadadır : Bir kişinin şahsi menfaati için konumunu kötüye kullanabilme durumunda olması bir çıkar çatışmasına yol açarken , bir kişinin şahsi menfaati için konumunu kötüye kullanması yolsuzluktur . Dolayısıyla , bir çıkar çatışması her zaman yolsuzluğa yol açmazken , yolsuzluk her zaman bir çıkar çatışmasını gerektirir . Başka bir deyişle , çıkar çatışmasının yolsuzluğa açılan bir kapı olduğunu söyleyebiliriz . Tüm bu hususların önemli bir perspektifi de üçüncü taraflar olarak karşımıza çıkar . Çıkar çatışması ve yolsuzluğun olduğu yerde mutlaka üçüncü taraflar bulunur . Üçüncü taraf olmadan bir
ÜÇÜNCÜ TARAF RÜŞVET VE YOLSUZLUK RİSKİ , ŞİRKET ADINA HAREKET EDEN BİR ÜÇÜNCÜ TARAFIN ( KİŞİ VEYA ŞİRKET ), BİR KAMU GÖREVLİSİNE VEYA GERÇEK BİR KİŞİYE , RESMİ VEYA TİCARİ RÜŞVET TEKLİF ETME , ÖDEME VEYA ALMA EYLEMLERİYLE , ŞİRKETİ YASA İHLALLERİ SONUCUNDA ZARARA VEYA İTİBAR KAYBINA MARUZ BIRAKMA RİSKİDİR .
şirketin kaynağını dışarı çıkarmak veya suçun gizlenmesi oldukça güçtür . Kısaca suç ortağı üçüncü taraflar , şirketteki suiistimalcilerin hayatını önemli ölçüde kolaylaştırıyor diyebiliriz . Üçüncü taraf rüşvet ve yolsuzluk risklerinin kaynaklarına baktığımızdaysa , bu riski yönetmek için hem şirket içi hem de üçüncü tarafları etkileyen bir kontrol mekanizması kaçınılmaz görünüyor çünkü riskin kaynağını sadece üçüncü tarafta görmenin , olası riskleri azaltmak için yeterli olmayacağı çok açık . Bu risklerden en çok canı yanan uluslararası şirketler riski azaltmak için uzun bir zamandır çalışmalar yapıyor . Bu şirketlerde genel olarak tüm etik ve uyum konularına cevap veren etik ve uyum programları ( davranış kuralları ) ile rüşvetle mücadele programları alınan önlemleri somutlaştıran en önemli araçlar . Hatta üçüncü taraf riskinin kritik olduğu ve daha odaklı yönetilmeye ihtiyaç duyulan şirketlerde üçüncü taraf risklerinin yönetilmesine ilişkin daha detaylı politika ve prosedürler de oluşturulabiliyor .
ÜÇÜNCÜ TARAF AÇISINDAN BİR FIRSAT OLABİLİR Mİ ? Üçüncü taraf rüşvet ve yolsuzluk riskinin yönetilmesinin iki boyutu olduğunun altını çizmekte fayda var : Şirketler ve bu şirketlerle çalışan üçüncü taraflar . Yukarıda da bahsettiğim gibi özellikle uluslararası şirketler maruz kaldıkları yasal riskler veya kendi uyum programlarının bir gereği olarak üçüncü taraf riskleriyle ilgileniyorlar . Konunun diğer boyutu olan üçüncü taraflar açısından da , uluslararası şirketlerin ajandasındaki bu konuyu anlamak ve buna cevap vermek , bir anlamda uluslararası şirketlere destek olmak iyi bir strateji olabilir . Bu çerçevede özellikle konunun ikinci boyutu , küresel piyasaların ağırlıklı olarak tedarik zinciri içinde yer alan Türk şirketlerinin küresel ekonomi ile entegrasyonu ve yabancı yatırım teşviki açısından da kritik bir öneme sahip olabilir . Etik ve İtibar Derneği olarak yayınladığımız “ Üçüncü Taraf Rüşvet ve Yolsuzluk Risk Yönetimi Rehberi ” üçüncü taraf risklerini yönetmek isteyen şirketlere oldukça kapsamlı bir çerçeve sunuyor . Rehberde çok detaylı olarak sunulan bu çerçevenin ana başlıklarına ilişkin , başlıklar halinde çok kısa bir bilgi vermek istiyorum :
Uygun ortamın oluşturulması : Üçüncü taraf rüşvet ve yolsuzluk risklerinin yönetilmesinde kurum kültürü , etik ve uyum , kurumsal yönetim ve hesap verebilirlik kavramlarının anlam bulduğu ve somutlaştığı uygun şirket ortamının oluşturulması . Kapsamın belirlenmesi : Üçüncü taraf ilişkileri evreninin anlaşılması ve hangi üçüncü taraflara ilişkin risklerin yönetilmesi gerektiğinin , diğer bir deyişle kapsamın çıkarılması . Risk belirleme ve değerlendirme : Üçüncü taraf türleri bazında ( örneğin bayiler gibi ) risk faktörlerinin ve spesifik risk senaryolarının saptanması ; bu bilgilerin özenli bir inceleme safhasında ve genel olarak risklerin yönetilmesinde tasarlanacak olan kontrol ve izleme eylemlerinde nasıl kullanılacağının belirlenmesi . Özenli inceleme : Üçüncü taraf türleri bazında belirlenen risk faktörleri ve spesifik riskler dikkate alınarak orantılı bir özenli inceleme çalışmasının yapılması ; yüksek riskli olanlar için bu çalışmanın dönemsel olarak tekrarlanması . Sözleşme : Üçüncü taraflarla iş ilişkisine girmeden önce , etik ve uyum risklerinin iş ilişkisine girdikten sonra etkili şekilde yönetilmesine olanak sağlayacak bir sözleşmenin hazırlanması . İletişim ve eğitim : Şirket içinde üçüncü taraflarla ilişkiyi yöneten çalışanlara
15