INmagazine Sayı: 2 (Nisan - Mayıs - Haziran) | Page 63

nır. Olson’un “ussal“ yerine “usdışı” ve “usdışı” yerine “ussal” sözcüklerini kullanmayı yeğlemesi bir yana, “kollektif” ve “eylem” kavramlarının bileşimi böyle daraltmaları çürütür, konuyu bütün bir Tarih alanına yayar. Bu genişleme bütünüyle gereksiz değildir. Ve böyle genişlemiş bir alanda kollektif eylem kavramı hak, ahlak ve bütün bir törellik alanlarının kavramları olmaksızın ele alınamaz. Gerçekte, kollektif eylem kavramının kendisi duyunç ve istenç kavramlarının bir anlatımı olur. Kollektif eylemin küresel eylem karakterini kazanmaya doğru evrimlenmekte olduğu bir dönemde, kuram bu süreci “kollektif” ve “eylem” kavramlarının bakış açısından irdelemek için bir araç olarak hizmet edebilir. KOLLEKTIF EYLEM VE İSTENÇ Tüm güncel kollektif eylem kuramlarına ortak olan şey eylem kavramının asıl belirleniminden söz edilmemesidir. Kollektif eylem sorunu herşeyden önce bir istenç sorunudur ve özgürlük bilincini gerektirir, öyle ki özgürlüğün olmadığı yerde eylem de yoktur ve özgürlük bilinci henüz yeryüzündeki tüm kültürlerin evrensel bir kazanımı değildir. İstenç kavramı insan doğasına özünlü olsa da, özgürlük bilinci hazır olarak verili değildir, kazanılması gerekir. Ve kavramın realitesi kavramın bilincinin doğması ile birlikte şekillenmeye ve gelişmeye başlar. Bunun anlamı bir yanda bu bilincin doğduğu yerde özgürlüğün kollektif bir karakter kazanmaya başlaması (yurttaş toplumunun oluş süreci), öte yanda özgürlük bilincini kazanan kültürler ve henüz despotik yapılarını sürdüren kültürler arasında, modern ve ön-modern kültürler arasında derin bir uçurumun açılmasıdır. Özgürlük hakkın, moral ve törel yaşamın özüdür. Bugün yeryüzünün en büyük yoksulluğu bu kavramın yoksunluğudur. İnsan haklarının, duyunç özgürlüğünün ve özgür törel yaşamın olmadığı yerde, her görgül a ɇ}