nır. Olson’un “ussal“ yerine “usdışı” ve
“usdışı” yerine “ussal” sözcüklerini kullanmayı yeğlemesi bir yana, “kollektif”
ve “eylem” kavramlarının bileşimi böyle
daraltmaları çürütür, konuyu bütün bir
Tarih alanına yayar. Bu genişleme bütünüyle gereksiz değildir. Ve böyle genişlemiş bir alanda kollektif eylem kavramı
hak, ahlak ve bütün bir törellik alanlarının kavramları olmaksızın ele alınamaz.
Gerçekte, kollektif eylem kavramının
kendisi duyunç ve istenç kavramlarının
bir anlatımı olur. Kollektif eylemin küresel eylem karakterini kazanmaya doğru
evrimlenmekte olduğu bir dönemde,
kuram bu süreci “kollektif” ve “eylem”
kavramlarının bakış açısından irdelemek için bir araç olarak hizmet edebilir.
KOLLEKTIF EYLEM VE İSTENÇ
Tüm güncel kollektif eylem kuramlarına ortak olan şey eylem kavramının asıl
belirleniminden söz edilmemesidir. Kollektif eylem sorunu herşeyden önce bir
istenç sorunudur ve özgürlük bilincini
gerektirir, öyle ki özgürlüğün olmadığı
yerde eylem de yoktur ve özgürlük bilinci henüz yeryüzündeki tüm kültürlerin
evrensel bir kazanımı değildir. İstenç
kavramı insan doğasına özünlü olsa da,
özgürlük bilinci hazır olarak verili değildir, kazanılması gerekir. Ve kavramın
realitesi kavramın bilincinin doğması ile
birlikte şekillenmeye ve gelişmeye başlar. Bunun anlamı bir yanda bu bilincin
doğduğu yerde özgürlüğün kollektif bir
karakter kazanmaya başlaması (yurttaş
toplumunun oluş süreci), öte yanda
özgürlük bilincini kazanan kültürler ve
henüz despotik yapılarını sürdüren kültürler arasında, modern ve ön-modern
kültürler arasında derin bir uçurumun
açılmasıdır. Özgürlük hakkın, moral ve
törel yaşamın özüdür. Bugün yeryüzünün en büyük yoksulluğu bu kavramın
yoksunluğudur. İnsan haklarının, duyunç özgürlüğünün ve özgür törel yaşamın olmadığı yerde, her görgül a ɇ}