3. TARAFLAR
Üçüncü Taraf Risklerini
Hafife Almayın
COVID-19’un Üçüncü Taraf Etik ve Uyum
Risklerine Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme:
10
Yazı: Aslı Ertekin - BP Türkiye
Eşine ender rastlanır bir süreçten
geçiyoruz. COVID-19 salgını bir yandan
fiziksel ve psikolojik sağlığımızı tehdit
ederken öte yandan iş dünyasının
hemen her alanında kökten ve zorunlu
değişimler yaşayacağımızın da habercisi.
Üst düzey şirket yöneticilerinin bu olağanüstü dönemde
kârlılıklarını ve sürdürülebilir iş modellerini
ayakta tutmalarının yanında etik ve itibar
risklerini gözden kaçırmamaları ve bunlara yönelik
etkin önlemler alabilmeleri de büyük önem arz ediyor.
Yaşadığımız kriz, şirketlerin mevcut risklerine yeni perspektifler
eklemekle birlikte bu durumda yepyeni risklerin
de ortaya çıkması kaçınılmaz. Bunları doğru analiz eden,
etik ve uyum programlarının gerekliliklerinden geri adım
atmayan, süreci şeffaflıkla yöneten, çalışanlarının ve toplumların
sağlığını, güvenliğini ve refahını göz ardı etmeyen
şirketler uzun vadede kazanacak gibi görünüyor.
Şirketlerin etik ve uyum programları genellikle rüşvet, yolsuzluk,
suistimaller, kara para aklama, veri ihlalleri ve siber
suçlar, rekabet temelli ihlaller gibi risklere karşı geliştirilmiştir.
Kaynaklarımızı verimli kullanabilmek ve en kritik
riske en önce ve etkin şekilde odaklanabilmek için risk değerlendirmesi
yapar ve temelde iki şeye bakarız; riskin gerçekleşme
olasılığı ve gerçekleşmesi durumunda yaratacağı
etki. Risk değerlendirmesi bizi farklı coğrafyalarda ve farklı
endüstrilerde değişik sonuçlara götürse de rüşvet, yolsuzluk
ve suistimaller çoğu durumda başı çeken risklerden birkaçıdır.
Uluslararası rüşvet ve yolsuzlukla mücadele uygulamalarına
ilişkin en önemli kanunlardan biri sayılan Amerikan
Yurtdışı Yolsuzluk Faaliyetleri Kanunu (US Foreign Corrupt
Practices Act) ihlallerine baktığımızda, ilk on vakanın tamamında
rüşvet fonunun şirket dışına üçüncü taraflar aracılığıyla
çıkarıldığını görüyoruz. Şu ana kadar kesilen en yüksek
ceza 2 milyar Amerikan dolarıyken bu on şirkete kesilen
cezaların toplam değeri 10 milyar Amerikan dolarının üzerinde.
Bu çarpıcı gerçek, bizi şu soruya götürüyor: Üçüncü
taraf risklerini anlamak ve yönetebilmek için gerekli hassasiyeti
gösteriyor muyuz? Bu soruyu cevaplamadan önce bir
adım geriye gitmekte ve üçüncü taraflar evreninde kimlerin
olduğu, üçüncü taraf riskleri denildiğinde ne anlaşılması
gerektiği, bu risklerin neden bizim radarımızda olması gerektiği,
sonuçlarının neler olabileceği ve bunlara yönelik ne
gibi önlemlerin geliştirilebileceği gibi temel konulara kısaca
değinmekte fayda görüyorum.
Şirketleri birinci taraf, müşterilerini de ikinci taraf olarak
tanımlarız. Üçüncü taraflar ise tedarikçi, danışman, acente,
temsilci gibi hizmet sağlayıcılar; ortak girişimler, bayi ve
distribütörler gibi iş ortaklarıdır. Bunların da alt tedarikçisi
ya da taşeronu olan dördüncü taraflar ve devamıyla bir
tedarik zinciri oluşmuş olur. Dolayısıyla, dünya bir tedarik
zinciri ağı ile sarılı ve kaçınılmaz olarak bu zincirin herhangi
bir halkasında oluşabilecek bir kriz ya da hata diğer halkaları
da pek çok alanda etkiler ve gerek finansal gerekse itibar