ÇEŞİTLİLİK
Küçük çocukken başlar aslında ayrımcılık. Toplumsal cinsiyet sorunlarının
tohumları çok küçükken atılır. Erkeklere mavi renk yakışır kızlara ise pem-
be… Erkekler doktor olacaktır kızlar hemşire hatta daha da kötüsü ev kadı-
nı. Hatta oyuncaklarda bile meslekler cinsiyetlere göre değişiklik göstere-
cektir. Elbette bu ön yargılar istihdam etmede de herkesin yargısını (kadın
ve erkek fark etmeden) etkileyecektir. Bu da stereotiplere göre meydana ge-
len meslek dağılımını katılaştıracaktır. Peki bunun tarihi kökenleri nelerdir?
H
26
içbir şekilde eril bir
zihniyetle özdeşlemiş
bir mesleği kızlara
yakıştırmaz
oyun-
cak sektörü Oyuncak
askerlerin veya itfaiyecilerin hepsi
erkektir. Bu ön yargılar eğitim sıra-
larında da devam eder. Sonuçta cin-
siyetlere göre artık ayrım başlamıştır.
Dizilerde filmlerde bu anlayış iyice
pekiştirilir. Kadınlar hemşire erkek-
ler itfaiyeci olacaktır.
Aslında erkekler ile kadınlar ara-
sındaki ayırım çok eskilere kadar
gidecektir. Atalarımızı avcı toplayıcı
olduğu zamanlarda bile erkekler avcı
kadınlar ise toplayıcı olarak çalış-
maktadır. Fakat bu zamanlarda bile
avın çok daha rastlantısal, toplayıcı-
lığın ise daha kesin sonuç vermesi;
kadınların toplumdaki statü farkının
açılmasını engelliyordu. Hatta yapı-
lan araştırmalarda kadınların tarım
devrimimi gerçekleştirdikleri ve buğ-
day ve arpanın atası olan yabani otla-
rın tohumlarını da toplamış oldukla-
rını düşünmeliyiz. Devrimi başlatan
ise bu gibi tohumların bilinçli olarak
uygun topraklara ekilmesi olmuştu.¹
Özellikle tarım devrimi sırasında
meydana gelen ekmek, mayalama,
bira gibi insanlık üzerinde büyük bir
etkisi olan icatlar ve keşifler, etnog-
rafik kanıtlardan varılan sonuçlara
göre, kadınların eseriydi. Yine kap
yapma, iplik bükme , dokuma tezgâ-
1 Gordon Childe: Tarihte Neler Oldu?
hı ve keten ve pamuk yetiştirmeyi ilk
kadınların bulduğu düşünülüyor.
Daha sonra ise kadınların geri pla-
na atılması süreci geldi .Tam olarak
açıklanabilmese de kadınlar iş gü-
cünden uzun bir süre (belki de kent
devriminden sanayi devrimine ka-
dar) uzak bırakıldılar. Sadece hane
ve çocukla ilgili işler ile ilgilenmesi
ve tarım yapması dışında kadınlar is-
tihdam edilmemesi bir gelenek halin
aldı. Bu da erkeklerin kadınlar üze-
rinde büyük bir baskı kurmasına ve
ayrımcılığın korkunç boyutlara var-
masına sebep oldu.
Ta ki sanayi devrimine kadar bu
belki de izolasyon diyebileceğimiz
ayrımcılık devam etti. Sanayi devri-
mi ile sermayenin emeğe olan açlığı
kadınların istihdamının yolunu açtı.
Özellikle dünya savaşlarından sonra
devam eden bu gerek sosyal gerek
ekonomik gerek ise teknolojik deği-
şiklikler kadınları evlerinin içinden
çıkarıp onları ücret karşılığı ekono-
mik hayatın daha fazla içinde olmaya
itti. Bu da sosyal olarak kadınların
daha fazla eşitlik isteme hakkını do-
ğurdu. Fakat istihdam yaratılması
sorunları ne yazık ki bitirmedi. Belki
de binlerce yıllık eşitsizliğin bir anda
bitmesi söz konusu olamazdı. Eşit
ücret konusunda ayrımcılığa maruz
kalan kadınların en büyük sorunla-
rından biri de meslekler konusunda
yapılan cinsel ayrımcılık.
Cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılık
ise bilindiği gibi mesleklerin yatay
olarak katmanlaşarak erkek ve kadın
işi olarak ikiye ayrılması ve bireylerin
cinsiyetlerine göre istihdam edilmesi
olarak görülebilir. Mesleki ayrımcılık
sadece böyle kalmamakta “kadın işi”
olarak görülen işler genellikle düşük
statülü, düşük ücretli ve güvencesiz
işler olmaktadır. Hatta çoğu zaman
kadınlardan gönüllüğe dayalı bile ça-
lışmaları istenmektedir. Sonuçta on-
lar ev kadınlığından böyle “bedelsiz”
çalışmaya alışık değiller midir. Oysa
erkek işleri itibarlı, sorumluluk geti-
ren, yüksek ücretli işler olmuşlardır.
Çünkü onlar konumları gereği avcı-
dırlar. Narin kadınları korumak için
bu yüksek ücretli işleri yapmaları
gerekir(!)
Üstelik bu ayrımcılık çok erken yaş-
lardan başlıyor. Dünya Ekonomik
Forumu tarafından çocuklara top-
lumsal cinsiyet kalıplarını öğretmek
amacıyla bir yapılan bir araştırmada
Çocuklara “nasıl birine benziyor?”
diye bir soru sorulup kendilerinden
“bir itfaiyeci, cerrah ve savaş pilotu”
çizmeleri isteniyor.
Çocuklar çizimlerinde kafalarındaki
mesleklere uygun olarak tam 61 er-
kek ve sadece 5 kadın çiziyor. Meslek
erbaplarının hepsinin kadın çıkması
ile ise tam bir şaşkınlığa uğruyorlar.
Bu araştırmadan yola çıkarsak top-
lumsal cinsiyet kalıpları 5 ve 7 yaşla-
rı arasında tanımlanıyor. ²
düzey yöneticilerin %18’i kadın ve
bu oranla Türkiye, 144 ülke arasında
107. sırada yer alıyor. Türkiye’deki
uzman meslekler ve teknik eleman-
lar arasındaki kadınların oranı %39.
Bu oran, Türkiye’yi dünya genelinde
104. sıraya getiriyor.
Günümüzde kadınların özellikle ül-
kemizde aşması gereken bir çok so-
run bulunmaktadır. Dünya Ekonomik
Forumu’nun 144 ülkeyi kapsayan
Küresel Cinsiyet Uçurumu 2017 araş-
tırmasına göre Türkiye, ekonomik
katılım ve fırsat, eğitime katılım, sağ-
lık ve politik güçlenme göz önünde
bulundurulduğunda, 131. sırada yer
almaktadır. 2017’ de Türkiye’deki üst
2 http://www.psychologies.com.tr/mesleklerdeki-cinsiyet-ayrimi/
Görsel www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
Peki bu durumun nasıl önüne geçile-
bilir? Elbette her şeyden önce eğitim-
de kadın erkek eşitliğinin sağlanması
şarttır. Özellikle toplumsal cinsiyet
rollerine göre geri planda kalmaya
zorlanan kadınlar için mesleki eği-
tim için yatırımlar yapılması elzem
görülmektedir. Böylece kadınların
daha yüksek statülü işlerde çalışma-
sı için gerekli bilgilerle donatılması
sağlanacaktır.
Bunun yanı sıra tüm toplumda
meslekler hakkındaki cinsiyetçi
ön yargıların yok olması için far-
kındalık çalışmaları da yapılma-
lıdır. Ayrıca kadınların gelenek-
sel olarak kendilerine yüklenen
aile içi sorumluluklarını azaltacak
düzenlemelerin de yapılması ge-
rekmektedir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar-
da, cinsiyete dayalı mesleki ay-
rımcılık konusunda kadınların
sorunlarının ne yazık ki bitme-
diği ortaya çıkmıştır. Kadınla-
rın iş dünyasındaki istihdamını
olumsuz etkileyen bu durum sade-
ce kadınların ekonomik durumunu
sosyal, kültürel ve eğitim durumları-
nı da negatif yönde etkiliyor. Üstelik
bu durumun ne yazık ki nesiller bo-
yunca miras verilerek devam etmesi
sağlanıyor.
Üstelik cinsiyetler mesleklerle ilişki-
lendirildiğinde, bu durum insanların
o pozisyonda iş başına gelen erkek
ya da kadına yüklediği otoriteyi de
olumsuz olarak etkiliyor. Bu yüzden
erkekler, erkeklerle ilişkilendirilen
mesleklerde yönetici olan kadınlara
gene olarak olumsuz bir ön yargı ile
yaklaşıyorlar. Bu da söz konusu işte
verimlilik riski doğuruyor.
meye pek gerek yok gibi duruyor.
Yine bu tür mesleki cinsel ayrımcılık
genel olarak işe alımlarda kadınların
ne kadar liyakatlı olurlarsa olsunlar
işe kabul edilmelerini negatif etkili-
yor. Çoğu zaman işe erkekler tercih
edilirken eğer bir kadın “erkek” ola-
rak görülen bir meslekte çalışıyorsa
kendisinden daha fazla performans
bekleniyor ve bu artı performans ol-
mazsa kadının işte başarısız olduğu
konusunda bir yargı oluşuyor. Hatta
eğer bir kadın böyle mesleklerde ba-
şarısız olursa; bu sırf kadın olduğu
için fikri pekiştiriliyor. Bir erkek ba-
şarısız olduğu zaman böyle bir anla-
yışın meydana gelmediğini ise söyle-
Peki şirketler bunun için ne yapma-
lı? Özel sektörün yapması gereken-
lerden en önemlisi özellikle mesleki
ayrımcılık konusunda şirket içinde
gerekli politika ve prosedürleri ha-
zırlaması gerekmektedir. Daha sonra
bu ayrımcılığa son verme konusun-
daki kararlı olduklarını organizas-
yonun en yukarısından en aşağısına
kadar kesin bir dille belirtmeleri ge-
rekmektedir. Toplumsal ön yargıları
kırmanın bütün zorluklarına rağmen
kendi kapılarının önünü temizleme-
leri belki de en önemli adımlardan
biri olacaktır.
Unutulmaması gerekir ki kadın er-
kek ayrımcılığının her alanda sona
ermeden gerek ülkemiz gerek dün-
yamızda her şey eksik olarak ilerle-
yecektir. Simone De Beauvoir’ın de-
diği gibi “Kadını götürüp mutfağa ya
da süsleme odasına kapatıyor, sonra
da ufkunun darlığına şaşıyoruz; ka-
natlarını kesiyoruz, sonra, uçamıyor
diye yakınıyoruz.”
27