şımacılık için kullanılan çeki hayvan-
larının olmaması yüzünden kesilen
ağaçların ağaçların ağaç gövdelerini
merdane olarak kullanarak heykelle-
ri adaya sürüklemek için insan gücü-
ne güvenmeleri gerekiyordu. Adanın
nüfusu, onaltıncı yüzyılda en yüksek
noktasına yaklaşık 7.000 kişiye ka-
dar yükselmişti. Bu nüfus artışı klan
sayısında artışa bu da rekabetin iyice
yükselmesine sebep oldu. 16.yüzyılın
ortasında yüzlerce ahu inşa edilmiş
ve 600’den fazla heykel yapılmıştı.
Rekabet ve adadaki heykel üretimi
zirveye ulaşmışken bir anda çöküş
gerçekleşti. O kadar ki birçok hey-
kel taş madenlerinde yarım yamalak
inşa edilmiş bir halde bırakıldı. Top-
lumun çöküşünün nedeni ise açık bir
şekilde adanın ormansızlaştırılma-
sının getirdiği çevresel yıkım oldu.
Avrupalılar adaya ilk geldiklerinde
Paskalya adası hemen hemen bütün
ormanlarını kaybetmişti. Oysa yapı-
lan çalışmalar adanın insanlar tara-
fından yerleşilmeden önce ormanlar-
la kaplı olduğunu gösteriyor.
Ada nüfusu arttıkça, tarım için yer
açma, ısınma ve yemek pişirmek
için hammadde, inşaat malzemesi ve
kano yapımı çin ağaçların kesilmesi
gerekti. Fakat adadakilerin asıl so-
runu çok sayıda ağır heykelin adanın
çevresindeki tören alanlarına taşın-
ması ihtiyacıydı. Bunu yapabilmenin
tek yolu, taş ocağı ve ahu arasında
yere yayılmış ağaç gövdelerinin olu-
şan bir yol olacaktı. Klanlar arasında
heykelleri dikme rekabeti arttıkça,
büyük miktarlarda kereste talebi
oldu ve bu yüzden hızlanan kesim-
lerle ada neredeyse 17.yüzyılın ikin-
ci yarısında tamamen ormansız hale
geldi.
Adanın ormansızlaşması tüm top-
lumun sosyal ve politika yaşamanın
üzerinde ciddi negative etkileri oldu.
İlk önce toplumun alt kesimleri daha
sonra üst kesimleri ağaç kıtlığı yü-
zünden ahşap evlerden vazgeçilmeye
ve mağaralarda yaşamaya başladı-
lar. Kanolar artık inşa edilemedi ve
yalnızca uzun yolculuklara izin ver-
meyen ilkel kamış salları yapılabildi.
Balık tutmak bile daha zorlaşmıştı
çünkü ağlar daha önce dut ağacından
yapılıyordu. Dut ağaçları çoktan ada
bitki örtüsünden silinmişti.
Ormansızlaşma adanın ekim yapı-
lan topraklarını da olumsuz olarak
etkiledi. Adada büyükbaş hayvanlar
olmadığı için adanın toprağı gübre-
leme için ağaç yapraklarına ihtiyaç
duyuyordu. Fakat ormansızlaşma ile
bu imkan da kalmadı. Bunun yanı sıra
toprağı tutan ağaçların yok olması ile
erozyon adanın tarım hayatını olum-
suz olarak etkiledi.
Böyle bir verimsizleşme sonucu, göç
edecek yeri de olmayan 7.000 kişilik
adada büyük çatışmalar meydana
geldi. Zaman zaman yamyamlığa ka-
dar ulaşan bu çatışmalar sonucunda
ada nüfusu hızla azalmaya başladı.
Ormansızlaşmanın sosyal ve kültürel
etkisi de aynı derecede önemliydi.
Başka heykel inşa edememe, adada
yaşayanların inanç sistemleri üze-
rinde yıkıcı bir etkiye sahip oldu ve
bu karmaşık toplumun inşa edildiği
temeller yaşanan felaketten sonra
sorgulanmaya başladı.
Medeniyetlerini oldukça sınırlı kay-
naklara dayanarak kuran ve ona göre
bir sisteme sahip olan bu toplumun
öngöremediği çok önemli bir prob-
lem vardı. O da adanın kendilerine
“arz” ettiği kaynakların kendilerinin
“talep”lerine göre çok daha yetersiz
kalmasıydı. Bu yüzden de meydana
gelen çevre felaketi ada halkının tüm
medeniyetinin de çözülmesine sebep
olmuştu.
Aslında adalılar oldukça kısıtlı ve zor
bir coğrafyada ilk başlarda büyük bir
medeniyet kurmayı başarmışlardı.
Gelişmiş bir sosyal, kültürel ve dini
bir yaşam bu kadar küçük bir ada için
neredeyse mucize olarak nitelendiri-
lebilir. Fakat ada nüfusunun artması
ve ölçüsüz rekabetleri bu sistemin
yok olmasına sebep oldu. Sürdürüle-
bilir bir anlayış ile yaşamamaları ada
sakinlerini yamyamlığa kadar iten fe-
laket bir düşüşe sebep oldu.
Etik bir anlayış ile toplum düzeninin
kurulmamasının etkilerinden biri
olarak göreceğimiz Paskalya adası
felaketi aslında Anuta adasında yaşa-
nan cennet ile birleşince hepimize bir
çok ders veriyor. Paskalya Adası veya
Anuta’yı yaşadığımız toplumun, ülke-
nin ve hatta dünyanın minyatür bir
örneği olarak görebiliriz. Dünyamız
bizim tüm taleplerimizi karşılayama-
yacak kadar sınırlı kaynaklara sahip.
İnsan varlığı da dünyamızda yaşamın
sürmesini sağlayan doğal kaynakla-
rının sürdürülebilirliğine bağlı. İnsa-
noğlu dünyada sözkonusu kaynaklar-
dan faydalanma konusunda başarılı
olduğu için dünya üzerinde varlığını
sürdürebiliyor.
Açgözlülük, aşırı rekabet, yolsuzluk
ve hırs gibi etik dışı davranışlar ile
mahvetmek için oldukça kırılgan ve
hassas bir dünyamız var. Aynı Paskal-
ya adası gibi kaçacak bir yerimiz yok
ve eğer sürdürülebilir bir anlayış ile
yaşamayı ve iş yapmayı reddederek
sonumuz Paskalya adası sakinlerin-
den farklı olmayacak.
Kaynakça:
Understanding Sustainable Development; SOAS
https://www.soas.ac.uk/cedep-demos/000_P501_USD_K3736-Demo/index.htm
http://www.eco-action.org/dt/eisland.html
http://www.eco-action.org/dt/eisland.html
Small island sustainability in the Pacific: Introduction to the special issue
Katherine V. Gough, Tim Bayliss-Smith, John Connell and Ole Mertz1
http://www.etikblog.com/yoksa-siz-anutalilastiramadiklarimizdan-misiniz
Bu haberde kullanılan görseller britishempire.co sitesinden alınmıştır.
51