INmagazine Sayı 14 | Page 53

şımacılık için kullanılan çeki hayvan- larının olmaması yüzünden kesilen ağaçların ağaçların ağaç gövdelerini merdane olarak kullanarak heykelle- ri adaya sürüklemek için insan gücü- ne güvenmeleri gerekiyordu. Adanın nüfusu, onaltıncı yüzyılda en yüksek noktasına yaklaşık 7.000 kişiye ka- dar yükselmişti. Bu nüfus artışı klan sayısında artışa bu da rekabetin iyice yükselmesine sebep oldu. 16.yüzyılın ortasında yüzlerce ahu inşa edilmiş ve 600’den fazla heykel yapılmıştı. Rekabet ve adadaki heykel üretimi zirveye ulaşmışken bir anda çöküş gerçekleşti. O kadar ki birçok hey- kel taş madenlerinde yarım yamalak inşa edilmiş bir halde bırakıldı. Top- lumun çöküşünün nedeni ise açık bir şekilde adanın ormansızlaştırılma- sının getirdiği çevresel yıkım oldu. Avrupalılar adaya ilk geldiklerinde Paskalya adası hemen hemen bütün ormanlarını kaybetmişti. Oysa yapı- lan çalışmalar adanın insanlar tara- fından yerleşilmeden önce ormanlar- la kaplı olduğunu gösteriyor. Ada nüfusu arttıkça, tarım için yer açma, ısınma ve yemek pişirmek için hammadde, inşaat malzemesi ve kano yapımı çin ağaçların kesilmesi gerekti. Fakat adadakilerin asıl so- runu çok sayıda ağır heykelin adanın çevresindeki tören alanlarına taşın- ması ihtiyacıydı. Bunu yapabilmenin tek yolu, taş ocağı ve ahu arasında yere yayılmış ağaç gövdelerinin olu- şan bir yol olacaktı. Klanlar arasında heykelleri dikme rekabeti arttıkça, büyük miktarlarda kereste talebi oldu ve bu yüzden hızlanan kesim- lerle ada neredeyse 17.yüzyılın ikin- ci yarısında tamamen ormansız hale geldi. Adanın ormansızlaşması tüm top- lumun sosyal ve politika yaşamanın üzerinde ciddi negative etkileri oldu. İlk önce toplumun alt kesimleri daha sonra üst kesimleri ağaç kıtlığı yü- zünden ahşap evlerden vazgeçilmeye ve mağaralarda yaşamaya başladı- lar. Kanolar artık inşa edilemedi ve yalnızca uzun yolculuklara izin ver- meyen ilkel kamış salları yapılabildi. Balık tutmak bile daha zorlaşmıştı çünkü ağlar daha önce dut ağacından yapılıyordu. Dut ağaçları çoktan ada bitki örtüsünden silinmişti. Ormansızlaşma adanın ekim yapı- lan topraklarını da olumsuz olarak etkiledi. Adada büyükbaş hayvanlar olmadığı için adanın toprağı gübre- leme için ağaç yapraklarına ihtiyaç duyuyordu. Fakat ormansızlaşma ile bu imkan da kalmadı. Bunun yanı sıra toprağı tutan ağaçların yok olması ile erozyon adanın tarım hayatını olum- suz olarak etkiledi. Böyle bir verimsizleşme sonucu, göç edecek yeri de olmayan 7.000 kişilik adada büyük çatışmalar meydana geldi. Zaman zaman yamyamlığa ka- dar ulaşan bu çatışmalar sonucunda ada nüfusu hızla azalmaya başladı. Ormansızlaşmanın sosyal ve kültürel etkisi de aynı derecede önemliydi. Başka heykel inşa edememe, adada yaşayanların inanç sistemleri üze- rinde yıkıcı bir etkiye sahip oldu ve bu karmaşık toplumun inşa edildiği temeller yaşanan felaketten sonra sorgulanmaya başladı. Medeniyetlerini oldukça sınırlı kay- naklara dayanarak kuran ve ona göre bir sisteme sahip olan bu toplumun öngöremediği çok önemli bir prob- lem vardı. O da adanın kendilerine “arz” ettiği kaynakların kendilerinin “talep”lerine göre çok daha yetersiz kalmasıydı. Bu yüzden de meydana gelen çevre felaketi ada halkının tüm medeniyetinin de çözülmesine sebep olmuştu. Aslında adalılar oldukça kısıtlı ve zor bir coğrafyada ilk başlarda büyük bir medeniyet kurmayı başarmışlardı. Gelişmiş bir sosyal, kültürel ve dini bir yaşam bu kadar küçük bir ada için neredeyse mucize olarak nitelendiri- lebilir. Fakat ada nüfusunun artması ve ölçüsüz rekabetleri bu sistemin yok olmasına sebep oldu. Sürdürüle- bilir bir anlayış ile yaşamamaları ada sakinlerini yamyamlığa kadar iten fe- laket bir düşüşe sebep oldu. Etik bir anlayış ile toplum düzeninin kurulmamasının etkilerinden biri olarak göreceğimiz Paskalya adası felaketi aslında Anuta adasında yaşa- nan cennet ile birleşince hepimize bir çok ders veriyor. Paskalya Adası veya Anuta’yı yaşadığımız toplumun, ülke- nin ve hatta dünyanın minyatür bir örneği olarak görebiliriz. Dünyamız bizim tüm taleplerimizi karşılayama- yacak kadar sınırlı kaynaklara sahip. İnsan varlığı da dünyamızda yaşamın sürmesini sağlayan doğal kaynakla- rının sürdürülebilirliğine bağlı. İnsa- noğlu dünyada sözkonusu kaynaklar- dan faydalanma konusunda başarılı olduğu için dünya üzerinde varlığını sürdürebiliyor. Açgözlülük, aşırı rekabet, yolsuzluk ve hırs gibi etik dışı davranışlar ile mahvetmek için oldukça kırılgan ve hassas bir dünyamız var. Aynı Paskal- ya adası gibi kaçacak bir yerimiz yok ve eğer sürdürülebilir bir anlayış ile yaşamayı ve iş yapmayı reddederek sonumuz Paskalya adası sakinlerin- den farklı olmayacak. Kaynakça: Understanding Sustainable Development; SOAS https://www.soas.ac.uk/cedep-demos/000_P501_USD_K3736-Demo/index.htm http://www.eco-action.org/dt/eisland.html http://www.eco-action.org/dt/eisland.html Small island sustainability in the Pacific: Introduction to the special issue Katherine V. Gough, Tim Bayliss-Smith, John Connell and Ole Mertz1 http://www.etikblog.com/yoksa-siz-anutalilastiramadiklarimizdan-misiniz Bu haberde kullanılan görseller britishempire.co sitesinden alınmıştır. 51