INmagazine Sayı 14 | Page 12

SOSYAL PSİKOLOJİ Ever tried. Ever failed. No matter. Try again. Fail again. Fail better. ~ Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Tekrar dene. Tekrar yenil. Daha iyi yenil. Samuel Backett İ 10 kinci Dünya Savaşı sırasında bombardıman uçakları mürettebatının düşman toprakla- rına yapılan bir sortiden sağ dönme şansı, yazı tura oyununda doğru tarafın bilinme- si ile aynı orana sahipti. Özellikle düşman hava sahasına girdikten sonra, her yandan gelen ön- leyici uçaksavar ateşi karşısında kurtulma şan- sınız sadece tesadüflere bağlı idi. Bir benzetme yapmak gerekirse, üstü çıplak bir şekilde eşek arıları ile dolu bir tarlada koşmak ve hiçbiri ta- rafından sokulmamak gerekiyordu. Elbette tek sefer koşarsanız hiçbir arı sizi sokmayabilirdi ama gün aşırı olarak koşmaya devam ederseniz bir tanesine rast gelme şansınız artacaktı. Amerikan Hava Kuvvetleri tam da bu sebeple kayıpları azaltacak bir yöntem arayışı içindeydi. Böylelikle hem daha az sayıda tecrübeli asker hem de daha az kaynak kaybedeceklerdi. Bunun için elbette başvuracakları kişiler İkinci Dünya Savaşı sırasında istihdam edilen ve birçok soru- nun üstesinden gelmeyi başaran bilim insanları idi. ABD’ye Nazi zulmünden kaçarak iltica eden Viyana Üniversitesi mezunu Abraham Wald bu fikre şiddetle itiraz etti. Bunun çok aptalca bir fikir olduğu söyleyen Wald, ilk anda herkesin gözünden kaçırdığı bir noktaya dikkat çekmeyi başardı: Analiz edilen uçakların hepsi geri dön- meyi başaran “hayatta kalan” uçaklardı. Aslında analiz edilen delikler uçakların vurulmasına rağmen düşmeyeceği yerlerini gösteriyordu. Yani zırh ile kaplanmasına gerek olmayan böl- geleri. Sonuçta geri dönen uçaklar söz konusu darbelere rağmen düşmemeyi başaran uçaklar olduğu için Ward’a göre asıl zırh kaplanması ge- reken bölgeler, uçakların vurulmadığı bölgeler olmak zorundaydı. Asıl ölümcül olan geri dö- nenlerin vuruldukları yerler değil, vurulmadık- ları yerlerdi. Çünkü uçaklar bu bölgelerinden vuruldukları için düşüyorlardı ve geri dönemi- yorlardı. Wald buna göre uçağın her bir parçasının ne ka- dar hasar alabileceğini ve buna göre de uçağın ne kadar dayanabileceğini hesapladı. Motorlar, kanatçıklar, pilotlar vb... Ay- rıca yine çeşitli karışık hesaplamalar ile pilotların karşılaş- tıkları direniş miktarına göre, ortala- ma olarak vu- rulma olasılıklarının ne olduğunu göstermeyi de başardı. Bu hesap- lar günümüzde bile hâlâ kullanılmaktadır. Askerî mühendisler bunun için uçak- ların daha fazla zırha ih- tiyacı olduğunu belirttiler. Fa- kat uçakların fazla zırh ile kaplanması ayrıca onların yavaşlaması ve daha kolay hedef olması anlamına da geldiği için bu zırhlandırma işleminin en gerekli bölgelere yapılması gereki- yordu. HAYATTA KALANLARA ODAKLANMAK Bunun için öne sürülen fikir, sortilerden geriye dönen ve düşmeyen uçaklardaki uçaksavar mermilerinin yerlerini analiz ederek en çok hasar almış bölgeleri zırh ile kapla- mak olmuştu. Bu konuda hemen herkes hemfikir olmuşken tek bir matematikçi bu fik- re inatla karşı çıktı. Bir Macar Yahudisi olarak İşte burada karşımıza günlük veya iş dünya- sında da sıkça rastladığımız bir bilişsel çelişki çıkıyor. ‘Hayatta Kalanların Yanılgısı’ (Survivor- ship Bias) olarak da adlandırabileceğimiz bu durumu, sadece başarıya odaklanarak aslında çok daha fazla olan başarısızlıkları göz ardı etmek olarak kısaca açıklayabiliriz. Bu tür analizler her zaman hataya düşmemize se-