SOSYAL PSİKOLOJİ
Ever tried. Ever failed. No matter.
Try again. Fail again. Fail better.
~
Hep denedin. Hep yenildin. Olsun.
Tekrar dene. Tekrar yenil. Daha iyi
yenil.
Samuel Backett
İ
10
kinci Dünya Savaşı sırasında bombardıman
uçakları mürettebatının düşman toprakla-
rına yapılan bir sortiden sağ dönme şansı,
yazı tura oyununda doğru tarafın bilinme-
si ile aynı orana sahipti. Özellikle düşman hava
sahasına girdikten sonra, her yandan gelen ön-
leyici uçaksavar ateşi karşısında kurtulma şan-
sınız sadece tesadüflere bağlı idi. Bir benzetme
yapmak gerekirse, üstü çıplak bir şekilde eşek
arıları ile dolu bir tarlada koşmak ve hiçbiri ta-
rafından sokulmamak gerekiyordu. Elbette tek
sefer koşarsanız hiçbir arı sizi sokmayabilirdi
ama gün aşırı olarak koşmaya devam ederseniz
bir tanesine rast gelme şansınız artacaktı.
Amerikan Hava Kuvvetleri tam da bu sebeple
kayıpları azaltacak bir yöntem arayışı içindeydi.
Böylelikle hem daha az sayıda tecrübeli asker
hem de daha az kaynak kaybedeceklerdi. Bunun
için elbette başvuracakları kişiler İkinci Dünya
Savaşı sırasında istihdam edilen ve birçok soru-
nun üstesinden gelmeyi başaran bilim insanları
idi.
ABD’ye Nazi zulmünden kaçarak iltica eden
Viyana Üniversitesi mezunu Abraham Wald bu
fikre şiddetle itiraz etti. Bunun çok aptalca bir
fikir olduğu söyleyen Wald, ilk anda herkesin
gözünden kaçırdığı bir noktaya dikkat çekmeyi
başardı: Analiz edilen uçakların hepsi geri dön-
meyi başaran “hayatta kalan” uçaklardı. Aslında
analiz edilen delikler uçakların vurulmasına
rağmen düşmeyeceği yerlerini gösteriyordu.
Yani zırh ile kaplanmasına gerek olmayan böl-
geleri. Sonuçta geri dönen uçaklar söz konusu
darbelere rağmen düşmemeyi başaran uçaklar
olduğu için Ward’a göre asıl zırh kaplanması ge-
reken bölgeler, uçakların vurulmadığı bölgeler
olmak zorundaydı. Asıl ölümcül olan geri dö-
nenlerin vuruldukları yerler değil, vurulmadık-
ları yerlerdi. Çünkü uçaklar bu bölgelerinden
vuruldukları için düşüyorlardı ve geri dönemi-
yorlardı.
Wald buna göre uçağın her bir parçasının ne ka-
dar hasar alabileceğini ve buna göre de uçağın
ne kadar dayanabileceğini hesapladı.
Motorlar, kanatçıklar, pilotlar vb... Ay-
rıca yine çeşitli karışık hesaplamalar
ile pilotların karşılaş-
tıkları direniş
miktarına
göre, ortala-
ma olarak vu-
rulma olasılıklarının
ne olduğunu göstermeyi de başardı. Bu hesap-
lar günümüzde bile hâlâ kullanılmaktadır.
Askerî mühendisler bunun için uçak-
ların daha fazla zırha ih-
tiyacı olduğunu
belirttiler. Fa-
kat uçakların
fazla zırh ile
kaplanması ayrıca
onların yavaşlaması ve daha kolay hedef
olması anlamına da geldiği için bu zırhlandırma
işleminin en gerekli bölgelere yapılması gereki-
yordu. HAYATTA KALANLARA ODAKLANMAK
Bunun için öne sürülen fikir, sortilerden geriye
dönen ve düşmeyen uçaklardaki uçaksavar
mermilerinin yerlerini analiz ederek en
çok hasar almış bölgeleri zırh ile kapla-
mak olmuştu. Bu konuda hemen herkes
hemfikir olmuşken tek bir matematikçi bu fik-
re inatla karşı çıktı. Bir Macar Yahudisi olarak İşte burada karşımıza günlük veya iş dünya-
sında da sıkça rastladığımız bir bilişsel çelişki
çıkıyor. ‘Hayatta Kalanların Yanılgısı’ (Survivor-
ship Bias) olarak da adlandırabileceğimiz
bu durumu, sadece başarıya odaklanarak
aslında çok daha fazla olan başarısızlıkları
göz ardı etmek olarak kısaca açıklayabiliriz. Bu
tür analizler her zaman hataya düşmemize se-