INmagazine Sayı 12 | Page 40

GÜ N D E M lilik ve kazanç ile arasındaki her engeli kaldırmaktaki kararlılığı, onu buhar gü- cüyle çalışan verimli ve güçlü pompalar yapmaya doğru sürükledi. Böylece nispeten küçük ve yerel bir soruna çözüm ararken yepyeni bir dünyanın perdesini aralamış oldu Batı dünyası. 38 BİLİM VE DOĞAL KAYNAKLAR KESİŞİNCE Dünyayı değiştirecek bir devrimin tek itici gücü zengin kaynaklar olamazdı elbette. Avrupa’nın geri kalanında ken- dini gösteren kilise ve devlet baskısının var olmadığı 17. ve 18. yüzyıl İngilteresi, bilim ve akılcılığın da beşiğiydi. Bilimsel kapasite ve doğal kaynak zenginliğinin kesişim noktasından “ilk endüstri dev- rimi” çıktı. (3) Üretimde elektriğin kullanımı ve böyle- ce gece de üretimin sürdürülebilmesi, demirin yerini çeliğin, kömürün yerini petrolün alması, telgraf ve telefonun icadı, üretimde otomasyona geçiş gibi yeni kaynaklar ve o kaynakların verimli kullanımına olanak sağlayacak bilimsel gelişmeler Birinci Dünya Savaşı’na ka- dar sürecek olan ikinci endüstri dev- riminin ardındaki itici güçleri oluştur- du. İlk ikisinden hiç de farklı olmayan dinamiklerle hayatımıza giren üçüncü endüstri devriminin ardındaki itici güç- ler ise dijitalleşme ve otomasyon oldu. Etkisi ilk iki devrime nazaran çok daha büyük olmasına rağmen kısa süren üçüncü endüstri devrimi, üretimi ve kü- resel gayrisafi milli hasılayı nüfus artışı- nın gerektirdiği oranda yükseltmekte ve işsizliği yenmekte yeterli olamadı (4) zira çok önemli bir bileşeni eksikti: VERİM Ve sonunda yüksek verim arayışımız bizi Endüstri 4.0’ın eşiğine kadar taşıdı. Birçok kaynak, Endüstri 4.0’ın dünyaya olan etkisinin ilk endüstri devriminin et- kisi kadar dramatik olacağını öngörüyor. Zira bu yeni eşik, üretim, kaynak kulla- nımı, insanın üretimdeki rolü gibi birçok alandaki paradigmaları değiştirecek ve beraberinde Tarım 4.0, Eğitim 4.0, Hukuk 4.0 ve hatta Vatandaş 4.0 gibi kavramların da hızla evrilmesine sebep olacak gibi gözüküyor. Yazının bundan sonraki bölümünde, tüm dünyada istihdamdan teknolojiye, HER DEVRIMDE OLDUĞU GIBI ENDÜSTRI DEVRIMINDE DE BIR KIVILCIMA VE DEĞIŞIM ATEŞINI CANLI TUTACAK BIR ENERJI KAYNAĞINA IHTIYAÇ VARDI. ODUNUN YERINI ALAN KÖMÜRÜN ENERJI VERIMI ÜÇ KAT DAHA FAZLA, TAŞINMASI VE MUHAFAZASI ISE DAHA KOLAYDI. üretimden lojistiğe, iş yapma biçimimizi değiştirecek eşiğe doğru yürüyüşümü- zün ardındaki temel dinamikleri incele- yecek ve Endüstri 4.0’ı anlamaya, an- lamlandırmaya çalışacağız. Ama gelin önce bir adım geri gidelim ve bu geçişi anlayabilmek için üçüncü sanayi devriminin dünya ekonomisine olan etkisini biraz daha yakından ince- leyelim. BÜYÜME NEDEN ÖNEMLİ? Dünyayı bilimsel ve teknolojik olarak ilk ikisinden çok daha ileriye taşıyan üçüncü sanayi devriminin dünya eko- nomisinde sürdürülebilir bir büyümeyi tetiklediğini söylemek oldukça zor… İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen takribi 15 yılda yaşanan küresel ekonomik büyü- me, 1960 yılından günümüze, sürekli bir düşüş trendi gösterdi ve teknoloji- deki ilerlememizin küresel ekonomi- ye yansıması hiç de beklediğimiz gibi olmadı. 1960’larda %5-%6 aralığında olan küresel ekonomik büyüme bugün %3.4’ler seviyesinde ilerliyor. Üstelik geride bıraktığımız yaklaşık 60 senenin dinamikleri ile bu düşüş trendini tersine çevirmek pek de mümkün gözükmüyor. Yani klasik küreselleşmenin, ucuz ham- madde, ucuz kaynak, ucuz işgücü gibi konvansiyonel araçlarının bizi sağlıklı bir ekonomik geleceğe taşıması müm- kün olmayacak. (5) Peki büyüme neden önemli? Sorunun cevabı çok açık… Sürekli ar- tan nüfusu besleyebilmek, bu nüfusun hayatını güvenli ve sağlıklı sürdürmesini sağlayabilmek ve artan nüfusa istihdam imkanı sunabilmek ancak sürdürülebilir ekonomik büyüme ile mümkün olacak- tır. Gelin görün ki yaklaşık son 60 yıldır her gün büyüyen dev bir ailenin tüm ih- tiyaçlarını, her gün küçülen bir bütçe ile karşılamaya gayret ediyoruz. Peki bu durumla mücadele etmek için hiç mi çaba göstermedik? Elbette gös- terdik, gösterdik ama palyatif çözümler ürettik. Örneğin dünya devleri, fabrika- larını başta Çin olmak üzere ucuz işgü- cünün olduğu topraklara taşıdı. Fakat yatırımın ve sosyal değişimin doğal so- nucu olarak ucuz işgücü kısa süre için- de pahalı hale geldi. Ardından fabrikalarımızı büyüttük ve entegre tesisler yerine bir ürünü bü- yük miktarlarda üretmeye yöneldik. Bu