Smedley
Butler
Cooper
Cynthia
kins
sek Hop
Amiral E
1970’li yılların en önemli Whistleblowing
olaylarından biri ise kuşkusuz 1976 yılında dünyanın en etkili şirketlerinden
General Electric’te yaşandı. General
Electrics’in kadrolu üç mühendisinin;
nükleer enerji çalışmaları gerçekleşirken şirketin toplum güvenliğini ilgilendiren yasayı ihlal ettikleri yönündeki
açıklamaları medyanın ilgisini çekti ve
bu üç mühendisin harika zaman kurgusuyla, basın açıklamalarıyla eş zamanlı
gerçekleşen istifalarının da önünü açtı.
İşin en ilginç yanı ise belki de istifalarını veren üç mühendisin olayın hemen
ardından devletlere yönelik danışmanlık
hizmeti veren bir şirketi, MHB Technical Associates’ı kurmasıydı.
Uzun vadede Whistleblowers’ların kaderine göz attığımızda kimi bilgileri ifşa
edenlerin “kahraman” ilan edilerek
ödüllendirilirken, bazılarının da uzun
suren işsizliğe sürüklendiğini gözlemliyoruz.
Bir Whistleblower olup da kariyerinde
bunu olumlu yönde kullanmayı başarmış bir isim de Cynthia Cooper.
WorldCom’un finansal departmanında
görev alırken şirketin 9 milyar dolarlık
yolsuzluğunu saptayan ve şirketin denetçilerinin de bunu görmezden geldiğini ispat eden Cynthia Cooper, terfi etmiş
ve maaşını ikiye katlamayı başarmıştı.
Peki; bu terfide olayın basına yansımasının önemi neydi? Birçoğumuza göre,
bu önem küçümsenmeyecek ölçüde,
zira şirket itibarının zedeleneceğinden
endişe duyan yönetimin toplumun
gözünde dürüstlük timsali Cynthia
BIR ÇALIŞANIN, IŞYERINDEKI YANLIŞLARI AÇIĞA ÇIKARMASI,
KAMUOYUNA DUYURMASI ŞEKLINDE AÇIKLANABILECEK
WHISTLEBLOWING, ÇEVRESEL ETKILERDEN YOLSUZLUKLARA
KADAR PEK ÇOK KONUYU KAPSIYOR.
Cooper’ı ödüllendirmekten başka şansının olmadığını düşünebilirsiniz.
Ne yazık ki tüm Whistleblowersların kaderi Cynthia Cooper gibi olumlu gelişmelerle dolu değil. Aldığı sorumluluğun
karşısında yıllarca işsizliğe mahkum
olanlar da mevcut…
WikiLeaks ile toplumsal bir fenomen
halini alan Whistleblowerslar, bir yandan
kurumların/ şirketlerin çalışanlarına ne
denli güvenebileceklerini sorgulatıyor;
bir yandan da toplum sağlığı vb. uğruna
maaşlarından ve sosyal güvencelerinden olmayı göze alan bu kişilerin aslında birer idealist mi yoksa birer hain mi
olduğu sorgusunu su yüzüne çıkartıyor.
Bu anlamda Whistleblowers hadisesini hukuki açıdan da değerlendirmekte
yarar var. Şirketlerin büyük sırlarını korkusuzca ifşa eden bu kişiler ne derece
koruma altındalar?
Anglosakson hukukunda susmak yerine karşılaştıkları yasa veya etik dışı
işleri ilgili makamlara bildiren kişiler
“Whistleblower” (ıslık çalan) ve bu
şekilde ihbar yapılması ise “Whistleblowing” olarak adlandırılıyor. ABD’de
Senato tarafından kabul edilen mali
reform yasası, Whistleblowing konusunda önemli hükümlere yer vermiş,
sermaye piyasası ile ilgili sahtekarlıkla-
rı ihbar eden şirket çalışanlarının işten
atılmaları ve ayrıma tabi tutulmalarını
yasaklamıştır.
Türkiye’de konunun hukuksal boyutu
üzerine düşünenlerden biri olan Hukuk
Doktoru Halil Doğru’nun bu konuda
yayımladığı makaleye göre, ülkemizde
de vergi kanunları gibi bazı kanunlarda ihbar yapanların ödüllendirilmesi
söz konusu. Ancak Sermaye Piyasası
Kanunu ve mevzuatında halka açık şirketlere ilişkin bir Whistleblowing düzenlenmesi bulunmadığının da altını çiziyor
Halil Doğru ve ekliyor: ‘Whistleblowing
aynı zamanda bir kurumsal yönetim ilkesi olarak kabul edildiğinden SPK’nın,
‘whistleblowing’i bir kurumsal yönetim
ilkesi olarak düzenlemesi mümkün.
Bu durumda bu ilkeyi kabul eden şirketlerin hukuk ve etik değerlere uygun
olmayan davranışlara karşı çıkan, yetkili
organ ve makamlara bildirenler aleyhine yaptırım uygulamayacaklarını beyan
edeceklerdir.”
İş etiği, toplu