Haziran 2019 haziran2019 | Page 36

Ülkenin, devletin gelişmişliğinin göstergesi bile sosyal devlet olup olmamasından yani paylaşma kabiliyetinden geçiyor. Devleti bile devlet yapan paylaşmakken; bireyleri, toplumları özüne döndürecek olanın da bir yanında elbette paylaşmak vardır. İnsan yaşarken sahip olmak üzerine hayatını kurar. İyi okula, iyi işe, iyi eşe, iyi eve, cennete, Allah rızasına ve aklıma gelmeyen nice şeye sahip olmak üzere yaşar. Sahip olmak ve sahip olduğunu çoğaltmak üzere, iyi işte kademeye, evden sonra arabaya, cennette makama… kısacası sahip olunan her ne ise katlamak ister insanoğlu. O halde paylaşmak eylemi de çarpan etkisi oluşturuyorsa sahip olmak istediklerimize daha hızlı erişmek için bu eyleme sımsıkı sarılmalıyız. Paylaşmakta var olan bir başka lezzette paylaştığın kimsenin mutluluğuna şahit olmaktır. Mutlu olmanın bir yolu da mutlu etmekten geçiyor. Başlarken üstadın sözüyle bismillah dedik. Paylaşmanın tadının ekmekten tatlı olduğunu söylüyor üstad. Ekmek elbette mecaz olan. Paylaşmanın öyle bir hazzı var ki paylaştığını çoğaltırken bir de mutlu ediyor. Hem çoğalmanın etkisi mutluluk veriyor hem de mutlu etmenin etkisi. Velhasıl kelam tadına doyulmuyor. Toplumumuzun son yıllardaki ihtiyaçlarına baktığımızda manevi olanı paylaşmanın maddeyi paylaşmaktan daha fazla önem arzettiğini görüyoruz. Paylaşmanın yerini bulabilmesi, haz getirebilmesi için bir yoksunluk üzerine kurulması daha manidardır. Çünkü insan yoksun olduğuna kavuştuğunda paylaşmak yerini bulur. Gelişmekte olan bir ülkeyiz ve devlet sosyal yardımlar ile ekonomik olarak eşitliği sağmada ciddi yol kat etmiş durumda. Ancak toplumda zamanla bambaşka bir yoksunluk baş göstermektedir ki; o da manevi değerlerimizdir. Dostluk, arkadaşlık, yarenlik kavramları yavaş yavaş çözülmeye uğramaktadır. Sevgi; gösterilmeyen, saklanan, içte tutulan bir duyguya dönüşmüştür. Toplum içindeki duygu paylaşımını geçtik, aile içerisinde bile sorunlar, sevgi kavramı yerini bulmadığından kaynaklanmaktadır. Mutluluğu, huzuru paylaşmak neredeyse hiç görülmüyor. İlgi ve samimiyet kaybolmuş durumda. Toplum ve birey şuan bu yoksunluğu yaşıyor ve durumla baş etmeye çalışıyor. Toplum olarak maddi kaynaklarımızı paylaşmakta hassaslaştığımız bir ayın içerisindeyiz ve sıra belirlediğimiz yoksunluklarımızı gidermeye gelmiş durumdadır. O halde kolları sıvamalıyız. Ramazan-ı Şerif 1 ayda 11 ayı kurtaracak bir düzeni kurmamıza yardımcı olur, hayatımızı düzenler. İbadet ve taatlerdeki eksiklikler görülüp nizama sokulur. 36