HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 63

Adam , “ Biz ” diyor , “ lokma etmiştik , tokuz , buyrun siz yiyin .”
Allah ne verdiyse lokma ediyorlar , sofrayı kaldırıyorlar . Bir giriyorlar muhabbete Şems-i Tebriz ’ le Cenâb-ı Mevlâna , başlıyorlar incileri dökmeye . Ev sahibiyle hanımı hem dinliyorlar hem gözyaşları döküyorlar . Artık sabah ezanları okunuyor , muhabbet o zamana kadar uzuyor .
Şems-i Tebriz dönüp Mevlâna ’ ya , “ Yâ Hüdâvendigâr ” diyor , “ bir dua da burda yap .”
Kaldırıyor ellerini Mevlâna , “ Allah ’ ım ” diyor , “ bu zâta ne fazla ver ne eksik , bunu bu karar bırak .”
“ Amin ” diyorlar , sonra müsaade isteyip kalkıyorlar .
Yolda şimdi soruyorlar Mevlâna ’ ya , “ Sen zengine öyle bir dua yaptın , bir de elmas vurdun kaplarına , kapları altına çevirdin . Bu zatın hiçbir şeyi yok , oruç tuttular bize bir sofra kurmak için . Kalkıp dedin duada , Allah ’ ım bu zâtı bu karar bırak , ne fazla ver ne eksik . Neden böyle bir dua yaptın ?”
İşte Mevlâna şu cevabı veriyor , “ Yaratıcıdan isteseydim mal mülk , korkardım gözü gönlü kaçmasın mala . Deseydim , bunu da al bu zâttan , korkardım Allah ’ ı benden daha çok sevecek … Bu yüzden duayı bu şekil yaptım .”
Bizim bulunduğumuz yol teferruat yolu değildir , gönül yoludur . Hazreti Muhammed Efendimiz , selâm olsun üzerine , bizden ne can ister ne mal ister . Onun bizden istediği tek bir şey vardır , o da gönüldür …
63