HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 247

Âriflerin Sırrı …
Hüsâmeddin Çelebi , mezheb olarak Şâfî ; Hazreti Mevlâna , Hanefî ’ ydi . Hüsâmeddin Çelebi , Hazreti Mevlâna ’ yı çok sevdiği için arada mezheb farkı olsun istemiyordu .
Bir gün , “ Efendi Hazretleri , müsaade et ya mezhebine gireyim , ya da sen mezhebime gir , aramızda mezheb farkı olmasın ” dedi .
Hazreti Mevlâna cevap vermedi , güldü .
Hazreti Mevlâna gülünce , Hüsâmeddin Çelebi böyle demekle acaba hata mı yaptım diye düşüncede kaldı .
Dayanamayarak tekrar Hazreti Mevlâna ’ ya dedi ki : “ Yâ Hüdâvendigâr , bir soru sordum cevap vermedin , güldün . Bu sorumla bir hata mı yaptım ?”
Hazreti Mevlâna şöyle seslenir : “ Ey rûhumun mertebesi Hüsâmeddin ! Dini , mezhebi terk etmezsen âriflerin sırrına eremezsin . Hem dini var , hem mezhebin . Nasıl ârif sırrına erer , âriflerle yol alırsın ?”
Hüsâmeddin Çelebi burada şaşırdı , Hazreti Mevlâna onun mantığının alması için dedi ki : “ Din olarak Muhammedî , mezheb olarak Şâfîsin . Dini İsevî , mezhebi Katolik olan ama güzellikte ay parçası gibi bir Rum kızı seni kendine aşık ederse , sende düşünce sevgi hep o olur değil mi ?”
“ Evet .”
“ Desene sen dininden de , mezhebinden çıktın . Karşı tarafa ağırlık verdin . Aşk ikisini de ortadan kaldırıyor . Onun için irfânlıkta , aşkta din , mezheb geçerli değildir .”
Büyük zâtlar mezhepte durmazlar .
247