HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 245

Derviş Sırtına Basılmaz …
Her zaman söylerim : Bütün tasavvuf ehlinin Pîri , Hazreti Ali Efendimizdir , en büyük derviş odur . Onun sembolik olarak kimliğini görmek isterseniz , kapının eşiğine bakın ; eşiktir Ali ; hep secdede durur Hazreti Muhammed ’ e . Bu yüzden tasavvufta , eşiğe basmak hiç doğru kabul edilmez . Çünkü Ali ’ nin sırtına basmış gibi olursun .
Azîz Mahmut Hüdâyî Hazretleri hayattayken , o devirlerde Ali isminde bir genç delikanlı , sevdiği kızla beraber Sarayburnu ’ nda deniz gezisi yapıyorlar . Kızın adı da Kösem Sultan .
Bu ikisi gezerken sandalları lodosa tutuluyor , parçalanıyor . Lodos , kızı bir tarafa sahile atıyor , çocuğu da atıyor Üsküdar ’ a doğru .
Çocuk yüzerek çıkıyor Üsküdar ’ a . Gönlünden geçiriyor , diyor , “ Dalgalar sevdiğim kızı da götürmüştür ; ben artık onsuz yaşayamam , dünya bana zindan , yaşamak bana haram ” ve gidiyor Mahmut Hüdâyî Hazretlerinin dergâhına , ona evlât oluyor ve artık dünyaya vedâ ediyor . Ama Kösem Sultanı da gönlünde yaşatmaya devam ediyor .
Fakat meğerse , dalgalar atmış Kösem Sultanı da sahile . Harem ağaları bulmuşlar Kösem Sultanı , bakmışlar ki ayın ondördü bir kız . Banyo yaptırmışlar , üstünü başını temizlemişler , çıkarmışlar o devrin padişâhı Sultan Ahmet ’ in karşısına . Padişâh tabî kızı çok beğenmiş , hemen nikâh kıymış evlenmiş Kösem Sultan ’ la ve zamanla aralarında çok güzel de bir sevgi meydana gelmiş .
Şimdi bir gün , Sultan Ahmet alıyor Kösem Sultan ’ ı gidiyorlar Mahmut Hüdâyî Hazretlerine . Bakıyorlar ki , bahçede elma ağaçları güzel elmalar meydana getirmiş .
245