HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 216

Semâ Zikirdir , İbadettir …
Bir sohbette , “ Semâzenin , semâ etmesinin dışında sorumlulukları var mıdır ?” diye sordular .
Tabî vardır . Hazreti Mevlâna ’ da hiç ayrım yoktur . Semâ çıkaran , kalfalık mertebesine yol alır .
Eğer mutrîb ve semâzenler ehl-i iman iseler , o âyin-i şerîf icrâ edilirken gezegenlerden ehl-i iman rûhlar gelir , âyini izlerler .
Size şöyle bir misâl vereyim …
Bir gün âyin biter , semâzenler tam çekilecekken , Hazreti Mevlâna seslenir : “ Erenler geri dönün !” Mutrîbe de seslenir : “ Neyler üflensin , kudûmler vurulsun , yeniden âyin açılsın .”
Yeniden âyini tekrarlar , âyin bitince Hüsâmeddin Çelebi , “ Efendi Hazretleri , âyini icrâ etmiştik , neden bir daha âyin yaptık ?” diye sorar .
Hazreti Mevlâna , “ Ey rûhumun mertebesi , biz âyini icrâ ederken gezegenlerden , görmediğin rûhlar âyini izlemeye geldiler . Çok uzak gezegenlerden de rûhlar geldi ama âyin bitmişti , onları boş çevirmemek için tekrar âyin açtık ” der .
Akıl her şeye eremez . Zaten her şeye akıl erseydi , o zaman peygambere , evliyâya lüzum yoktu . Herkes aklı ile istediği yere ererdi .
Hazreti Mevlâna der ki : “ Hangi dinden olursa olsun , benim âyin-i şerîfimi izlemeye gelenlerin içlerinde Peygamberlerine özlem varsa orada Musa da , İsa da , Muhammed de var . Semâzenlere baksınlar , Peygamberlerini orada görsünler .”
216