HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 209

Yavuz Sultan Selim o yerin üzerine çadır kurdurdu , altını kazdırdı ve dört beş sandık altın çıkarttı .
Şimdi adamlarına , Cuma namazında bir sandık altını alıp Emevî câmiine getirmelerini emretti . Cuma namazı kılınırken Yavuz Sultan Selim tekrar emir verdi : “ Avuçla altını atın câmii içine .”
Bakalım câmiideki hocalar Cuma namazını bırakıp altınları alacaklar mı ?
Yaptılar da , hocalar bıraktılar namazı , başladılar altınları almaya .
Yavuz Sultan Selim bunu görünce , namazdan sonra hepsinin başlarını kılıçtan geçirtti . Muhyiddin-i Arabî ’ nin intikamını aldı .
Selim ’ in Sin harfi ile Şam ’ ın Şin harfi biraraya gelmiş oldu . Peki bu zât daha sonra bu altınları ne yaptı ?..
O altınlardan bir tane bile getirmemiştir Türk topraklarına ; Medine ’ de , Kâbe ’ deki altın oluğu o yaptırdı , kalan altınlarla gitti , İmam Hüseyin Efendimizin makâmındaki câmiinin bütün kubbelerini altınla kaplattı , kapılarını altından yaptırdı . Bütün altınları buralara harcadı .
Medine ’ ye gelince , Hazreti Peygamberin makâmına girdi . İstedi Hazreti Peygamberi alsın getirsin Türkiye ’ ye , ama baktı duvarlar yedi metre genişliğinde , yedi metre derinliğinde , hepsi tunçtan yapılmış , getiremedi .
Başladı Hazreti Peygamberin kabrini sakalıyla süpürmeye ; hem süpürdü hem ağladı hem seslendi …
209