HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 143

“ Buyur yok .” Ertesi akşam yine gelir kapıyı çalar . “ Kim o ?”
“ El fakru fahri âlem - Dünyada ne kadar varlık varsa ben hepsinden aşağıyım , hepsi benden üstündür .”
“ Buyrun yâ Resûlallah ! İçeri girin .”
Kapıyı açarlar . Hazreti Ali ve dostları hepsi içeride . Hazreti Muhammed onları imtihana tutar . “ Sizler kimlersiniz ? Burada ne yapıyorsunuz ?”
“ Biz Kırklarız yâ Resûlallah . Kırkımız birimiz , birimiz kırkımızdır .”
Hazreti Resûlallah , elinde tuttuğu bir üzüm tanesini Ali ’ ye uzatarak , “ Bu üzüm tanesini kırkınızın da yemesini istiyorum ” der .
Hazreti Ali hemen “ Saddak yâ Resûlallah !” diyerek üzümü alır ve başparmağıyla bir fincanın içinde ezer .
Hepsi dudaklarını değdirip , üzümün tadını alırlar . Birliği ortaya çıkarırlar .
Yine Hazreti Resûlallah der ki : “ Biriniz parmağını kanatsın bakalım kırkınızdan da kan akacak mı ?”
Hazreti Ali , serçe parmağını kanatır , hepsinin de aynı parmağından kan akar .
O esnâda erzak almak için dışarı çıkmış olan Selmân-ı Fârisî içeri girer . Onun da serçe parmağından kan akmaktadır .
Hazreti Resûlallah , onların bu birliğini görünce cezbeye gelir ve kollarını bir turna gibi açarak semâ etmeye başlar .
143