HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 123

Ben Yokum , Her Zerremde Varlık Olan Sensin …
Hüdâvendigâr Mevlâna ’ nın dergâhında bir Ateşbâz-ı Velî vardı . Dergâhın aşçısıydı ve Mevlâna ’ ya büyük bir iman ve aşkla bağlı bir dervişti .
Bir gün , Cenâb-ı Mevlâna dergâhta sohbet açmıştı . Herkes onu pür dikkat dinlemekteydi . Mevlâna , sohbet esnâsında her ne olursa olsun sohbetin bölünmesini hiç istemezdi .
Fakat mutfakta odun bitmişti ve Ateşbâz-ı Velî ’ nin gelen misafirlere yemek yapması gerekmekteydi . Telaşla hiç düşünmeden Mevlâna ’ nın huzuruna geldi ve binbir özür dileyerek , “ Yâ Pîrim Mevlâna , mutfakta odun bitmiş , ben şimdi yemekleri ne ile pişireceğim ?..” diye sordu .
Mevlâna bu soruyu duyunca , Ateşbâz ’ ı çok sevmesine rağmen , sohbeti böldüğü için , celâli bir tavırla , “ Git , ayaklarını odun diye yak da yemekleri öyle pişir !” diye cevap verdi .
Mevlâna ’ nın bu celâli tavrı Ateşbâz-ı Velî ’ nin aklını başından aldı ve hiç düşünmeden doğru mutfağa gitti ve büyük bir teslîmiyetle yere uzandı , ayaklarını ocaktaki tencerenin altına koydu . Ayaklarından çıkan ateşle yemekleri öylece pişirdi , ama bir zaman sonra tenceredeki yemeğin suyunun bittiğini farkedince kendine geldi . Bir de baktı ki ayaklarından ateş çıkıyor , hemen yerinden kalktı ve bir “ Allah ” bağırdı . Akla düştüğü için de sol ayağının baş parmağı ateşten yandı ve kötü bir hâl aldı . Sol ayak parmağındaki yanığı kimse görüp de tiksinmesin diye de yemekleri ikrâm ederken sağ ayağıyla sol ayağının üzerini kapadı .
İşte Mevlevîlikte dervişlerin niyâz ederlerken sağ ayaklarıyla sol ayaklarını örtmeleri bu yüzdendir ve
123