HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 115

Nîzam-ı Âlem Bozulur …
Peygamber Efendimiz , barışın ve kardeşliğin en yüce varlığıdır . O , hiçbir zaman hiçbir varlığa karşı kötü bir duygu beslememiş ve hiçbir zaman bir bedduada bulunmamıştır ; O , her zaman herkes için en güzelini dilemiş ve dualarda bulunmuştur .
Hattâ Taife halkı tarafından taşlanıyorken bile , içindeki Rabbi kendisine , “ Yâ Muhammed , sana yapılan bu hakaretlere tahammül edemiyorum ; dile benden ne dilersen , bu kavimi bir anda helâk edeyim ” diye seslendiği hâlde Hazreti Peygamber Efendimiz , Rabbinin bu seslenişine karşılık olarak ellerini havaya kaldırmış ve şu yalvarışta bulunmuştur : “ Yâ Rab ! Ben bu âlemi yok etmeye gelmedim , ben onları var etmeye geldim . Sen madem ki benden bir dilekte bulunmamı istiyorsun , o vakit bu kavime hidâyet ver de beni anlasınlar …”
O esnada , Taife halkı , Peygamber Efendimizin kalçalarına , omuzlarına taşlar atıyorlardı , hatta bir taş da alnına isabet etmiş ve alnını kanatmıştı . Fakat Hazreti Peygamber Efendimizin bu duasını duyduklarında şaşkınlık içinde durakladılar ve yaptıklarından pişmanlık duydular .
Peygamber Efendimizin amcası Hazreti Hamza , koluna girerek O ’ nu bir derenin başına götürdü ve alnından , yanaklarından akmakta olan kanı suyla yıkamasına yardım etmek istedi .
Fakat Hazreti Peygamber amcasını durdurarak , “ Yâ Hamza , benim şefkatli amcam , eğer benim yüzümden akan bu kanların bir damlası bu suya karışacak olsa bütün denizler , okyanuslar coşar ve nîzam-ı âlem bozulur . Bırak bu kan benim üzerimde kurusun …”
115