“ Onu ” demiş Hükümdâr , “ ya Mekke ’ de bulursun ya Medine ’ de bulursun . Orta boyludur , geniş omuzludur , korkusuz biridir .”
Atlamış atına şövalye , koyulmuş yola , çıkmış Ali ’ yi aramaya . Gelmiş Mekke Medine yoluna , karşısına bir yolcu çıkmış . Yolcu da Ali . Tabî tanımıyor ki Ali ’ yi , selâm vermiş , O da selâmını almış .
“ Kardeş ” demiş şövalye Hazreti Ali ’ ye , “ bir şey sorabilir miyim ?”
“ Buyur ” demiş , “ sor .” “ Ben buranın yabancısıyım .”
“ Belli ” demiş Ali , “ ne istiyorsun , kimi arıyorsun , nereye gitmek istiyorsun ?”
“ Ali isminde bir zât varmış , onunla görüşmek istiyorum , onu arıyorum .”
Ali demiş , “ Görsen tanır mısın onu ?” “ Yok ” demiş , “ tanımam .” “ Peki ne için arıyorsun onu , onunla ne alışverişin var ?”
“ Ben ” demiş , “ Hükümdârın kızına âşığım . Hükümdâr dedi ki , Ali ’ yi ortadan kaldıran çıkarsa ona kızımı vereceğim ve sarayda ikâmet ettireceğim . Ben de düşündüm taşındım , param pulum yok . Bileğime güvenen bir insanım . Böyle bir vaad ortaya çıkınca , gideyim arayayım Ali ’ yi , onunla dövüşeyim , kazanırsam başını alıp getireyim Hükümdâra ve muradıma ereyim .”
“ Senin Ali ’ ye karşı var mı bir kinin ?”
“ Yok . Hiçbir kinim yok ” demiş , “ kız uğruna dövüşmek istiyorum .”
40