HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 17

Hocalar çıldırıyor . Bir ağır soru hazırlıyorlar Mevlâna ’ ya . “ Bir sorumuz daha var ” diyorlar .
“ Buyrun ” diyor Mevlâna , “ nedir sorunuz ?”
“ İçki hakkında ne buyurursunuz yâ Mevlâna ? Haram mıdır , helâl midir ?”
Şimdi koca Mevlâna derse haram , Şems ’ i incitecek ; derse helâl , Hazreti Peygamberi incitecek . Bakın , şimdi nasıl iki ateş arasında duruyor Mevlâna …
Ee ama usta . “ Efendiler ” diyor , “ hepiniz bilginsiniz , âlimsiniz , Kur ’ ân-ı Kerîm ’ i hıfz etmişsiniz , tefsîrini de yapmışsınız . Şimdi ben size bir soru soracağım , cevap almak isteyeceğim .”
“ Buyur ” diyorlar , “ yâ Mevlâna sor .”
“ Bir fıçı şarap bir havuza dökülürse , o havuzdan su alınır mı , alınmaz mı ?”
Bilginler hemen cevap veriyorlar , “ O havuzdan su alınmaz , o su kirlenmiştir artık , haramdır .”
“ Aynı fetvâyı ben de veriyorum ” diyor Cenâb-ı Mevlâna . “ Şimdi ikinci sorum ” diyor , “ Bir fıçı şarap denize dökülürse , denizden su almak câiz midir , değil midir ?”
Bilginler , “ Deniz tuz tabîatındadır ” diyorlar , “ şarabı yakmıştır , o su alınabilir , helâldir .”
Mevlâna bunun üzerine , “ Benim Şems-i Tebrizî ’ m bir okyanustur ” diyor , “ kusura bakmayın .”
Ve geçiyor koluna Şems ’ in , kalıp gidiyorlar . Hocaların hepsi kalakalıyorlar .
Bunu anlatmamdan maksat , onların ne kadar zeki olduklarını , onların ne kadar aklın büyüğünde olduklarını sizlere anlatmaya çalışmaktır . Bu yüce zâtlar dünya
17