HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 113

Bana Aşkını Söyle …
Bir gün Yunus Emre , Hüdâvendigâr Mevlâna ’ yı ziyâret etmek istiyor , yola çıkıyor . Bir gece vakti Konya ’ ya varıyor . Mevlâna ’ yı gül bahçesinde buluyor .
Yunus Emre , gül bahçesine daha girer girmez , Mevlâna ’ nın arkası dönük olduğu hâlde ona , “ Hoş geldin Yunus ” diyor . O da “ Hoş bulduk Efendi Hazretleri ” diyor .
Bakın aralarında perde yok .
Cemâl cemâle geliyorlar , musâfaha ediyorlar . Yunus Emre , Mevlâna ’ nın oğlu yaşında .
Mevlâna sesleniyor , “ Ey Yunus , bana aşkını söyle !”
Yunus Emre başlıyor aşkını dile getirmeye , bir sürü güzel beyitler dile getiriyor .
Mevlâna ’ nın çok hoşuna gidiyor , yine diyor , “ Bir daha söyle … bir daha söyle …”
Sabaha kadar Yunus Emre ’ yi söylettiriyor . Sabah ezanı okunuyor , namazlarını edâ ediyorlar .
Sonrasında Yunus Emre ’ nin gözüne râhlenin üzerinde duran Mesnevî ilişiyor . Okumak için izin istiyor Mevlâna ’ dan , o da veriyor .
Yunus Emre alıyor eline Mesnevî ’ yi , okumaya başlıyor . Biraz okuyor ve bakıyor ki sözlerde çok mânâ var , Mesnevî altı cilt … “ Yâ Mevlâna ” diyor , “ İnsan ömrü yetmez bu Mesnevî ’ yi okumaya .”
Yunus Emre tabî çok saf , çok temiz …
Mevlâna ona dönüp şöyle buyuruyor : “ Ete kemiğe büründün , Yunus diye göründün . Herkesi kendin gibi sanma …”
113