Gri Edebiyat Sayı 4 | Page 8

Makale Enes bin Malik’ten: “Peygamberimiz bana buyurdu ki: Bilgi Çağında Öğrenci Olmak - Benden bir istekte bulun. Selami YALÇIN - Ya Rasulallah! Şimdi mi isteyeyim yoksa düşünmek için vaktim var mı? @selamiyalcin - Düşünebilirsin. Bir müddet düşündükten sonra Efendimiz’e (s.a.v.) geldi. Efendimiz sordu: - İsteğin nedir? - Ya Rasulallah cennette seninle beraber olmayı istiyorum.” Önce iman olacak. Sonra namaz geliyor. Kendin namaz kıldığın gibi hanımın, evlatların, hatta gelin- lerin de kılacak. Senin mahiyetinde olan herkesin namazından da sorumlusun. Eğer bir aile sabah- leyin kalkıp, abdest alıp, sabah namazını kılsa; el açıp Allah’a dua etse, Cenabı Allah onları mutlu etmez mi? Allah onları mutluluğun zirvesine çıka- rır. Bizler de ahirette Peygamber Aleyhisselam ile birlikte olmak istiyorsak sağlam bir imana sahip olup salih amellerden ayrılmayacağız ve beş vakit namazı hayatımızın en önemli işi haline getirme- liyiz. Bakın Cenabı Allah Celle Celalühü ne diyor? “Eğer iman ve salih amel olursa; Firdevs Cenneti konak olur. Dünyada konak geçici bir şeydir. İnsan konaklar, sonra gider. Eskiden her köyün bir konağı vardı. Köy odası derlerdi. Köye gelen misafir orada ağır- lanırdı. Peki, Firdevs Cenneti konak olursa nasıl olur? Mesela evinize uzaktan bir misafir gelmiştir. Önce bir su, bir çay veya atıştırması için bir şeyler ikram edersiniz. Ama çok yememesini tembihler- siniz. Çünkü bu atıştırmalıktır. Ona daha yemek ikram edeceksinizdir. İşte Firdevs Cenneti de hak eden Müslümanlar için bu mahiyettedir. Cenabı Allah Firdevs Cennetinde insanın aklının haya- linin almayacağı nimetler verir. Cennette gözün görmediği, kulağın işitmediği, kalbin hissetmediği nimetler vardır. Aynı zamanda Firdevs Cennetine girdikten sonra içinde ebedi kalırlar. Orası dünya- daki gibi geçici bir konak değildir. Ebediyen genç kalırlar yaşları hep otuz üç olur. Hazreti Muham- med’in (s.a.v.) ahlakında, Hazreti Yusuf Aleyhisse- lam’ın güzelliğinde olurlar ve oradan ayrılmayı da asla istemezler. Allah sağlam imanı, salih ameli ve ihlası cümlemize nasip eylesin. Firdevs Cennetine girmeyi kazandıracak ameller işlemeyi bize nasip etsin. Dünyada O’nun rızasına ulaştıracak yoldan gitmeyi, cennette cemalini günde iki kez görmeyi bizlere nasip buyursun. ‫عىل‬ ‫الله‬ ‫صىل‬ ‫وسلم‬ ‫صحبه‬ ‫و‬ ‫محمد‬ ‫سيدنا‬ ‫قدير‬ ‫شيئ‬ ‫كل‬ ‫عىل‬ ‫هو‬ ‫و‬ Bilginin her zamankinden daha değerli ve güçlü olduğu bilgi çağı denilen bir zamanda yaşamak- tayız. Bilgi, çocukluk ve gençlikte ekilen, olgunluk ve yaşlılıkta hasat edilen ekindir. Zihnin berrak, zekânın keskin, hafızanın kuvvetli olduğu ve meş- guliyetlerin boğmadığı zamanda bilgiden ne dev- şirdiysen hasadın o olacaktır. Bu çağda ilim çeşmeleri gürül gürül akarken tes- tisini doldurmayana akıllı denmez. Zira hazanda ekileni yel vurur, boran vurur. Yele tedbir alır da yetiştiririm dersen de, bil ki güneşsiz bitkinin feri, meyvesinin de tadı olmaz. Ahmak da bilgiyi ha sır- tında taşımış, ha çantasında, ha kafasında, neye yarar! Sen var ulular meclisine, diz çök ulu pirlerin dizinin dibine ve dal ılık engin sulara! Bırak Amr Zeydi dövsün, Fatma Zeyneb’e ninni söylesin, Sa- vaş Barış’la internette video paylaşsın! Bak hele ulular meclisinde kalem kâğıda, âlim öğrenciye, mürşit dervişe neler aktarmış! Gör, deryada neler saklanmış, enginler neyi gizlemiş, semalar neyi ihata etmiş! Gör, sırlarda gizlenenlere vakıf olanlar ne inciler sergilemiş, ne mercanlar saçmış! Sofra- lar dolmuş, kadehler bilgi pınarının âb-ı hayatıy- la taşmış! İşte taşan damlalardan bir katre! İşte ufukları aydınlatan ışıklardan bir hüzme: İbni Abbas, “okurken zelil ve değersizdim; öğre- tirken ise onur ve izzet kazandım.” Bir süreliğine öğrenmenin zilletine sabretmeyen, ömür boyu cehâletin zilletine mahkûm olur. 1 Ulu pirlerden Hz. Ömer der ki: “İlim öğrenin; ilimle beraber ağırbaşlı- lığı, sükûneti, yumuşak huylu olmayı öğrenin. Öğ- retmenlerinize karşı tevazulu olun ki, sizin öğren- cileriniz de size karşı mütevazı davransın.” 2 1 Maverdî, Edebud-Dünya ve’d-Din, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 1987, s. 54 2 Gazalî, İhyau Ulumi’d-Dîn, (Çev. Ahmed Serdaroğlu), Bedir Yay, 6 Gri Edebiyat Kişi zekâ ve yeteneğiyle şeref kazanır. 3 Çaba ve gayretiyle de makamlara erişir. ‘Erken kalkan, yol alır. Hızlı koşan, yarışı kazanır. Kervan kalktıktan (tren kaçtıktan) sonra uyansan ne çıkar! Baharda arpa eken, hasat zamanı, buğday biçer mi hiç !’4 Sadî Şirazî der ki: “Ey harman kaldırmayı uman genç, tohum vaktidir, durma, ek!.. Çocuğum, har vurup harman savurursan çok geçmez açıkta ka- lırsın… Ömrünü boş işler peşinde geçirip de ah-vah edip inleme. Fırsat az geçer ele ve zaman, kılıç ka- dar keskindir .”5 Öğrenci, öğretmenine karşı, gönlüne ve gözüne gi- recek şekilde saygı ve muhabbetle davranmalıdır. Öğretmenine karşı mütevazı davranarak öğretme- nin öğretmede sabır göstermesine vesile olmalı- dır. 6 Öğrenci, öğretmeninin güzel davranış ve me- ziyetlerini örnek almalıdır. Güzel iş ve eylemlerde öğretmenine uymalı ve böylece karakterini geliş- tirmede başkalarından daha hızlı yol alabilmeli; kötü eylemlerden ve kişilerden uzaklaşmayı ba- şarmalıdır. Öğrenci, öğretmeninin bazı huy ve dav- ranışlarını sevmeyebilir. Öğretmen fizikî olarak ya- kışıklı veya güzel olmayabilir. Ancak öğrenci anne ve babasını, onun huyuna ve yakışıklılığına veya güzelliğine bakmadan sevdiği gibi öğretmenini de bu özelliklerine bakmadan sevmelidir. Öğretme- nin bazı kusurlarını veya eksiklerini görse bile bu gördüğü kusur ve eksiklere rağmen saygıda asla kusur etm emelidir. Öğretmeninin öğrettiği yanlış bile olsa, bu yanlış öğrencinin doğrusundan daha değerli olabilir. Zira öğrenciye o gün yanlış gelen İstanbul 1975, s.1/73; Maverdî, age, s. 58 3 Maverdî, Age, s. 54 4 Sadî Şirazî, Bostan, Çev. Osman Koca, Beyan Yay. İstanbul, s. 249 5 Sadî Şirazî, age, s. 249 6 Maverdî, age, s. 53 Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu? 7