Makale
Enes bin Malik’ten: “Peygamberimiz bana buyurdu ki:
Bilgi Çağında Öğrenci Olmak
- Benden bir istekte bulun.
Selami YALÇIN
- Ya Rasulallah! Şimdi mi isteyeyim yoksa düşünmek için vaktim var mı?
@selamiyalcin
- Düşünebilirsin.
Bir müddet düşündükten sonra Efendimiz’e (s.a.v.) geldi. Efendimiz sordu:
- İsteğin nedir?
- Ya Rasulallah cennette seninle beraber olmayı istiyorum.”
Önce iman olacak. Sonra namaz geliyor. Kendin
namaz kıldığın gibi hanımın, evlatların, hatta gelin-
lerin de kılacak. Senin mahiyetinde olan herkesin
namazından da sorumlusun. Eğer bir aile sabah-
leyin kalkıp, abdest alıp, sabah namazını kılsa; el
açıp Allah’a dua etse, Cenabı Allah onları mutlu
etmez mi? Allah onları mutluluğun zirvesine çıka-
rır. Bizler de ahirette Peygamber Aleyhisselam ile
birlikte olmak istiyorsak sağlam bir imana sahip
olup salih amellerden ayrılmayacağız ve beş vakit
namazı hayatımızın en önemli işi haline getirme-
liyiz. Bakın Cenabı Allah Celle Celalühü ne diyor?
“Eğer iman ve salih amel olursa; Firdevs Cenneti
konak olur.
Dünyada konak geçici bir şeydir. İnsan konaklar,
sonra gider. Eskiden her köyün bir konağı vardı.
Köy odası derlerdi. Köye gelen misafir orada ağır-
lanırdı. Peki, Firdevs Cenneti konak olursa nasıl
olur? Mesela evinize uzaktan bir misafir gelmiştir.
Önce bir su, bir çay veya atıştırması için bir şeyler
ikram edersiniz. Ama çok yememesini tembihler-
siniz. Çünkü bu atıştırmalıktır. Ona daha yemek
ikram edeceksinizdir. İşte Firdevs Cenneti de hak
eden Müslümanlar için bu mahiyettedir. Cenabı
Allah Firdevs Cennetinde insanın aklının haya-
linin almayacağı nimetler verir. Cennette gözün
görmediği, kulağın işitmediği, kalbin hissetmediği
nimetler vardır. Aynı zamanda Firdevs Cennetine
girdikten sonra içinde ebedi kalırlar. Orası dünya-
daki gibi geçici bir konak değildir. Ebediyen genç
kalırlar yaşları hep otuz üç olur. Hazreti Muham-
med’in (s.a.v.) ahlakında, Hazreti Yusuf Aleyhisse-
lam’ın güzelliğinde olurlar ve oradan ayrılmayı da
asla istemezler. Allah sağlam imanı, salih ameli ve
ihlası cümlemize nasip eylesin. Firdevs Cennetine
girmeyi kazandıracak ameller işlemeyi bize nasip
etsin. Dünyada O’nun rızasına ulaştıracak yoldan
gitmeyi, cennette cemalini günde iki kez görmeyi
bizlere nasip buyursun.
عىل الله صىل
وسلم صحبه و محمد سيدنا
قدير شيئ كل عىل هو و
Bilginin her zamankinden daha değerli ve güçlü
olduğu bilgi çağı denilen bir zamanda yaşamak-
tayız. Bilgi, çocukluk ve gençlikte ekilen, olgunluk
ve yaşlılıkta hasat edilen ekindir. Zihnin berrak,
zekânın keskin, hafızanın kuvvetli olduğu ve meş-
guliyetlerin boğmadığı zamanda bilgiden ne dev-
şirdiysen hasadın o olacaktır.
Bu çağda ilim çeşmeleri gürül gürül akarken tes-
tisini doldurmayana akıllı denmez. Zira hazanda
ekileni yel vurur, boran vurur. Yele tedbir alır da
yetiştiririm dersen de, bil ki güneşsiz bitkinin feri,
meyvesinin de tadı olmaz. Ahmak da bilgiyi ha sır-
tında taşımış, ha çantasında, ha kafasında, neye
yarar! Sen var ulular meclisine, diz çök ulu pirlerin
dizinin dibine ve dal ılık engin sulara! Bırak Amr
Zeydi dövsün, Fatma Zeyneb’e ninni söylesin, Sa-
vaş Barış’la internette video paylaşsın! Bak hele
ulular meclisinde kalem kâğıda, âlim öğrenciye,
mürşit dervişe neler aktarmış! Gör, deryada neler
saklanmış, enginler neyi gizlemiş, semalar neyi
ihata etmiş! Gör, sırlarda gizlenenlere vakıf olanlar
ne inciler sergilemiş, ne mercanlar saçmış! Sofra-
lar dolmuş, kadehler bilgi pınarının âb-ı hayatıy-
la taşmış! İşte taşan damlalardan bir katre! İşte
ufukları aydınlatan ışıklardan bir hüzme:
İbni Abbas, “okurken zelil ve değersizdim; öğre-
tirken ise onur ve izzet kazandım.” Bir süreliğine
öğrenmenin zilletine sabretmeyen, ömür boyu
cehâletin zilletine mahkûm olur. 1 Ulu pirlerden Hz.
Ömer der ki: “İlim öğrenin; ilimle beraber ağırbaşlı-
lığı, sükûneti, yumuşak huylu olmayı öğrenin. Öğ-
retmenlerinize karşı tevazulu olun ki, sizin öğren-
cileriniz de size karşı mütevazı davransın.” 2
1 Maverdî, Edebud-Dünya ve’d-Din, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye,
Beyrut 1987, s. 54
2 Gazalî, İhyau Ulumi’d-Dîn, (Çev. Ahmed Serdaroğlu), Bedir Yay,
6
Gri Edebiyat
Kişi zekâ ve yeteneğiyle şeref kazanır. 3 Çaba ve
gayretiyle de makamlara erişir. ‘Erken kalkan, yol
alır. Hızlı koşan, yarışı kazanır. Kervan kalktıktan
(tren kaçtıktan) sonra uyansan ne çıkar! Baharda
arpa eken, hasat zamanı, buğday biçer mi hiç !’4
Sadî Şirazî der ki: “Ey harman kaldırmayı uman
genç, tohum vaktidir, durma, ek!.. Çocuğum, har
vurup harman savurursan çok geçmez açıkta ka-
lırsın… Ömrünü boş işler peşinde geçirip de ah-vah
edip inleme. Fırsat az geçer ele ve zaman, kılıç ka-
dar keskindir .”5
Öğrenci, öğretmenine karşı, gönlüne ve gözüne gi-
recek şekilde saygı ve muhabbetle davranmalıdır.
Öğretmenine karşı mütevazı davranarak öğretme-
nin öğretmede sabır göstermesine vesile olmalı-
dır. 6 Öğrenci, öğretmeninin güzel davranış ve me-
ziyetlerini örnek almalıdır. Güzel iş ve eylemlerde
öğretmenine uymalı ve böylece karakterini geliş-
tirmede başkalarından daha hızlı yol alabilmeli;
kötü eylemlerden ve kişilerden uzaklaşmayı ba-
şarmalıdır. Öğrenci, öğretmeninin bazı huy ve dav-
ranışlarını sevmeyebilir. Öğretmen fizikî olarak ya-
kışıklı veya güzel olmayabilir. Ancak öğrenci anne
ve babasını, onun huyuna ve yakışıklılığına veya
güzelliğine bakmadan sevdiği gibi öğretmenini de
bu özelliklerine bakmadan sevmelidir. Öğretme-
nin bazı kusurlarını veya eksiklerini görse bile bu
gördüğü kusur ve eksiklere rağmen saygıda asla
kusur etm emelidir. Öğretmeninin öğrettiği yanlış
bile olsa, bu yanlış öğrencinin doğrusundan daha
değerli olabilir. Zira öğrenciye o gün yanlış gelen
İstanbul 1975, s.1/73; Maverdî, age, s. 58
3 Maverdî, Age, s. 54
4 Sadî Şirazî, Bostan, Çev. Osman Koca, Beyan Yay. İstanbul, s.
249
5 Sadî Şirazî, age, s. 249
6 Maverdî, age, s. 53
Hiç Bilenlerle Bilmeyenler
Bir Olur Mu?
7