Deneme
Unuttuğunu Unuttuğunun Farkında Mısın?
Aradığımızı elde edinceye kadar dualar dilimizden düşmüyor ama istediğimiz verilince de şükretmeyi unutuveriyoruz. Oysa mahrumken nasıl da dua edip yalvarıyoruz. Kazanmak zorunda olduğumuz bir sınavın öncesinde nasıl da yalvarıp yakarıyoruz!
Reyhan AYBAKAN
“ Biz insana nimet verdiğimizde, şükürden yüz çevirir, başını alır, uzaklaşır. Fakat kendisine sıkıntı dokununca, bir de bakarsın uzun uzun yalvarır durur.”( Fussilet / 51)
Âlemlerin Rabbi ne de güzel beyan etmiş insanın hâlini...
Rabbimiz her şeyi bir amaç için yarattığı gibi, insana verdiği nimetleri de bir amaç için yaratmıştır. İnsanın sahip olduğu her şey; imân, rızık, yaşadığı her bir saniye, soluduğu her bir nefes, insanın Allah’ a şükretmesi ve ona yakınlaşması için bir yoldur. Çünkü Allah insana nimetleri sınırsızca sunan, ona karşılıksız güzellikler bahşedendir.
İnsan, eğer şuurlu olarak etrafını gözlemlerse, sahip olduğu tüm güzellikleri Rabbimiz‘ in kendisine sunduğu birer nimet olarak görebilir. Yaşadığımız hayat, doğadaki tüm güzellikler, sahip olduğumuz sağlıklı hayat ve saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok şey, Allah’ ın bizlere birer nimetidir.
Peki, Rabbimiz bizlere onca nimet bahşetmişken, bu nimetlere karşı nankörlük yakışık alır mı?
Günümüzde“ Bir fincan kahvenin bile kırk yıl hatrı olduğu” söylenirken, bizlere onca nimet veren, sıkıntılarımızı alan, içimizi ferahlatan Rabbimize şükretmek gerekmez mi?..
Sıkıntılı olduğumuzda hep dua ettik, yalvardık, ne kadar aciz olduğumuzun farkına vardık.
Fakat sıkıntımız gidince, bunu kendi bilgi ve gücümüzle başardığımızı sandık, sıkıntımızı da acizliğimizi de unutuverdik. Çünkü insan unutkandır.
Sevdiklerimizi kaybettik; üzülüp ağladık, dünya hayatının bir anlam teşkil etmediğinin farkına vardık. Sonra, zaman geçtikçe üzüntümüzü de acımızı da unuttuk.
Yakınlarımız hasta oldu. Hallerini görüp üzüldük, dualar ettik. Kendi başımıza gelmediği için, yanlarından ayrılınca üzüntümüzü unuttuk.
Keyfimiz yerinde, işlerimiz yolunda iken Rabbimizin varlığını unutuyoruz. Fakat bir sıkıntı dokununca, kendimizi boşlukta hissettiğimizde Rabbimizi hatırlıyoruz.
Aradığımızı elde edinceye kadar dualar dilimizden düşmüyor ama istediğimiz verilince de şükretmeyi unutuveriyoruz. Oysa mahrumken nasıl da dua edip yalvarıyoruz. Kazanmak zorunda olduğumuz bir sınavın öncesinde nasıl da yalvarıp yakarıyoruz!
Kısacası acziyetimizi, sıkıntılarımızı, hasretlerimizi, üzüntülerimizi unuttuk. Çıktığımız her basamakta önceki basamağı unuttuk. Sevinçlerimizi yaşamayı da unuttuk. Hâl böyle olunca bulunduğumuz konumdaki sevinçlerimizi yaşayamaz hâle geldik.
Bu unutkanlık bizlere şükrü de unutturdu. Hâlbuki kul; yoklukta da varlıkta da her daim Rabbini anmalı, bizlere bahşettiği nimetlerine şükrünü yerine getirmeli. İnsan, elindeki bütün nimetleri bir şükür vesilesi olarak görmeli.
Unutmamak lazım ki:
“ Muhakkak ki kalpler sadece Allah’ ı anmakla mutmain olur...”
34 Gri Edebiyat