Deneme
Türk-İslam Medeniyetinin Özü:
İlim ve Hikmet
Asıl mesele fiili fetihten önce gönüllerin fethini
gerçekleştirmektir. Bizim âlimlerimizi, ariflerimiz
gönül fethini de ilim, irfan ve hikmet birikimlerini
hâl dili ve tebliğleriyle, henüz fethi gerçekleşmemiş
olan topraklarda yaşayan insanların gönüllerinde
geçekleştirdiler.
Yakup ÖKSÜZ
@yakupoksuz
sanata, siyasete, bilim ve üretime yansıyınca mu-
azzam bir medeniyet vizyonu oluştu.
Anadolu İrfanı, oluşan bu medeniyet vizyonu ile
birçok farklı milleti yüzyıllar boyunca aynı kutsal
hedef doğrultusunda bir arada tutmayı başardı.
Bu hedef; âlimlerin dinini daha fazla insana ulaş-
tırmak, daha fazla toprağı bu irfan içine katmaktı.
Bunu yaparken kullandığı yöntem ‘Anadolu İrfanı’
diye kavramlaştırabileceğimiz Türk-İslam Medeni-
yetine has bir yöntemdi.
Bu yöntem; çok kısa ve net olarak, fiili fetihten
önce gönüllerin fethini gerçekleştirmektir. Gönül
fethini de ilim, irfan ve hikmet birikimlerini hâl dili
ve tebliğleriyle, henüz fethi gerçekleşmemiş olan
topraklarda yaşayan insanların gönüllerinde ge-
çekleştirdiler.
Asıl fethi kolaylaştıran gönül fetihleri, Anadolu İrfa-
nının kazanılan topraklarda kolay kabullenilmesini
ve kalıcı olmasını sağladı.
Kılıç ve kalemin böylesine uyum içinde inşa ettiği
bu medeniyetin yine ilimle, irfanla ve kalemle ol-
gunlaşması kalıcı hale gelmesini kolaylaştırdı.
Düşünceye verilen önem, İslam’ın hoşgörüsü, ilim
sahibi insanların aynı zamanda hikmet ve irfan ehli
olması milliyetçilik yerine millet olmayı, ümmet ol-
mayı beraberinde getirdi. Osmanlı/Türk dendiğin-
de dost-düşman herkesin kafasında İslam olgusu
şekillendi.
Ü
stat Necip Fazıl Kısakürek; “Ağaç, bulduğu
havaya göre yemiş verir.” Derinlemesine
düşündüğümüzde pratik hayatımızda bu
sözün çok önemli bir yere sahip olduğunu idrak
ederiz. Buradan hareketle Selçuklu ve Osmanlı’da
teşekkül etmiş olan Türk-İslam Medeniyetinin de
sağlam köklere sahip bir ağacın vermiş olduğu be-
reketli meyveye benzetebiliriz.
Türk-İslam Medeniyeti; özü itibariyle İslamiyet
içinde teşekkül etmiş, bu medeniyetin zihniyet
dünyasını ve ha yata bakışını, Müslümanlar har-
manlamıştır.
66
Gri Edebiyat
Özellikle Anadolu’yu vatan kabul etmeye başladık-
tan sonra, bu güzel topraklara ruh veren ariflerin
ve hâkimlerin hâl ve gayretleri bizzat İslam’dan
kaynaklanmaktadır.
Anadolu topraklarında kök salmaya başlayan İs-
lam; âlimlerin, ariflerin, hikmet ve irfan ehli insan-
ların bu ağacın büyüyüp meyveye durması için
ortaya koydukları samimi, sahici ve güçlü gayret-
lerle kısa sürede kabul görmüş ve bu toprakların
özünü oluşturan kuvvetli bir ruh haline gelmiştir.
Osmanlıyı yöneten idarecilerin bizzat ilimle, hik-
met ve irfanla yetişmeleri, ilim adamlarına önem
vermeleri ve fetih gayesiyle hareket etmeleri bu
topraklara kök salan İslam’ın hızlı ve kalıcı bir şe-
kilde meyve vermesini sağladı.
İbn Arabi, Mevlana, Gazali, Yunus Emre, Ahmet Ye-
sevi gibi ilim, hikmet ve irfan sahibi büyük veliler
mayaladıkları Türk-İslam Medeniyetini diri tutan
en önemli kaynaklar oldu. Cevheri İslam olan bu
medeniyetin oluşturduğu ruh herkesi birbirine bağ-
layan çok güçlü bir tutkaldır.
Türk-İslam Medeniyetini oluşturan kurucu ve asıl
unsur Türk milletiyken yapıcı ve bağlayıcı unsur
İslam’dır.
Bu medeniyetin başarılı olmasındaki en büyük et-
ken bilgi ile hayatı bütünleştirmek, bilgiyi hayata
yansıtmaktır. Peygamber Efendimiz’in 23 yıl zar-
fında bize tebliğ ettiği dinimizin hayata uygulan-
mış olmasının önemini bilerek hayatın merkezine
inanç ve bilgiyi alarak pratiğe en net şekilde yan-
sıtmışlardır. Hem bilmişler, hem yapmışlardır. İlmi,
inancı, düşünceyi en iyi şekilde hayata taşımışlar-
dır. Bu bilgiyi, hikmetle ve sabırla halkın seviyesine
inerek halkı kendi ulaştıkları seviyelere ulaştırmayı
başarmışlardır.
Bu başarı sayesinde toplumun her kesimi eğitimli,
bilgili ve genel kültüre hâkim halde huzur ve ba-
rış içinde yaşayarak maddi-manevi anlamda top-
luma, insanlığa fayda sağlayacak üretimler içinde
olmuşlardır.
Bugün bizlere düşen de bu muazzam birikimimizi
tekrar ve sahici bir şekilde canlandırarak dünya-
da yeniden ve her alanda söz sahibi olacak güce
ve medeniyete ulaşmaktır. Söylediğimiz her sözü,
yaptığımız her işi, attığımız her adımı, bu inanç-
la ve heyecanla yaparsak Allah’ın izni ve lütfuyla
bunu başarmış olacağız. İnanmak, hayal etmek ve
bu çerçevede gayret etmek bizlerden, başarı Rab-
bimizdendir. Vesselam…
Başkent İstanbul hem millî, hem dînî hem de ilmî
merkez olarak diğer şekillerle devamlı iletişim ve
etkileşim halinde oldu.
İbn Arabi, Gazali, Mevlânâ gibi ilim ve irfan ehli
âlimlerin mayaladığı bu irfani güç ilme, edebiyata,
Hiç Bilenlerle Bilmeyenler
Bir Olur Mu?
67