Gri Edebiyat Sayı 4 | Page 68

Deneme Türk-İslam Medeniyetinin Özü: İlim ve Hikmet Asıl mesele fiili fetihten önce gönüllerin fethini gerçekleştirmektir. Bizim âlimlerimizi, ariflerimiz gönül fethini de ilim, irfan ve hikmet birikimlerini hâl dili ve tebliğleriyle, henüz fethi gerçekleşmemiş olan topraklarda yaşayan insanların gönüllerinde geçekleştirdiler. Yakup ÖKSÜZ @yakupoksuz sanata, siyasete, bilim ve üretime yansıyınca mu- azzam bir medeniyet vizyonu oluştu. Anadolu İrfanı, oluşan bu medeniyet vizyonu ile birçok farklı milleti yüzyıllar boyunca aynı kutsal hedef doğrultusunda bir arada tutmayı başardı. Bu hedef; âlimlerin dinini daha fazla insana ulaş- tırmak, daha fazla toprağı bu irfan içine katmaktı. Bunu yaparken kullandığı yöntem ‘Anadolu İrfanı’ diye kavramlaştırabileceğimiz Türk-İslam Medeni- yetine has bir yöntemdi. Bu yöntem; çok kısa ve net olarak, fiili fetihten önce gönüllerin fethini gerçekleştirmektir. Gönül fethini de ilim, irfan ve hikmet birikimlerini hâl dili ve tebliğleriyle, henüz fethi gerçekleşmemiş olan topraklarda yaşayan insanların gönüllerinde ge- çekleştirdiler. Asıl fethi kolaylaştıran gönül fetihleri, Anadolu İrfa- nının kazanılan topraklarda kolay kabullenilmesini ve kalıcı olmasını sağladı. Kılıç ve kalemin böylesine uyum içinde inşa ettiği bu medeniyetin yine ilimle, irfanla ve kalemle ol- gunlaşması kalıcı hale gelmesini kolaylaştırdı. Düşünceye verilen önem, İslam’ın hoşgörüsü, ilim sahibi insanların aynı zamanda hikmet ve irfan ehli olması milliyetçilik yerine millet olmayı, ümmet ol- mayı beraberinde getirdi. Osmanlı/Türk dendiğin- de dost-düşman herkesin kafasında İslam olgusu şekillendi. Ü stat Necip Fazıl Kısakürek; “Ağaç, bulduğu havaya göre yemiş verir.” Derinlemesine düşündüğümüzde pratik hayatımızda bu sözün çok önemli bir yere sahip olduğunu idrak ederiz. Buradan hareketle Selçuklu ve Osmanlı’da teşekkül etmiş olan Türk-İslam Medeniyetinin de sağlam köklere sahip bir ağacın vermiş olduğu be- reketli meyveye benzetebiliriz. Türk-İslam Medeniyeti; özü itibariyle İslamiyet içinde teşekkül etmiş, bu medeniyetin zihniyet dünyasını ve ha yata bakışını, Müslümanlar har- manlamıştır. 66 Gri Edebiyat Özellikle Anadolu’yu vatan kabul etmeye başladık- tan sonra, bu güzel topraklara ruh veren ariflerin ve hâkimlerin hâl ve gayretleri bizzat İslam’dan kaynaklanmaktadır. Anadolu topraklarında kök salmaya başlayan İs- lam; âlimlerin, ariflerin, hikmet ve irfan ehli insan- ların bu ağacın büyüyüp meyveye durması için ortaya koydukları samimi, sahici ve güçlü gayret- lerle kısa sürede kabul görmüş ve bu toprakların özünü oluşturan kuvvetli bir ruh haline gelmiştir. Osmanlıyı yöneten idarecilerin bizzat ilimle, hik- met ve irfanla yetişmeleri, ilim adamlarına önem vermeleri ve fetih gayesiyle hareket etmeleri bu topraklara kök salan İslam’ın hızlı ve kalıcı bir şe- kilde meyve vermesini sağladı. İbn Arabi, Mevlana, Gazali, Yunus Emre, Ahmet Ye- sevi gibi ilim, hikmet ve irfan sahibi büyük veliler mayaladıkları Türk-İslam Medeniyetini diri tutan en önemli kaynaklar oldu. Cevheri İslam olan bu medeniyetin oluşturduğu ruh herkesi birbirine bağ- layan çok güçlü bir tutkaldır. Türk-İslam Medeniyetini oluşturan kurucu ve asıl unsur Türk milletiyken yapıcı ve bağlayıcı unsur İslam’dır. Bu medeniyetin başarılı olmasındaki en büyük et- ken bilgi ile hayatı bütünleştirmek, bilgiyi hayata yansıtmaktır. Peygamber Efendimiz’in 23 yıl zar- fında bize tebliğ ettiği dinimizin hayata uygulan- mış olmasının önemini bilerek hayatın merkezine inanç ve bilgiyi alarak pratiğe en net şekilde yan- sıtmışlardır. Hem bilmişler, hem yapmışlardır. İlmi, inancı, düşünceyi en iyi şekilde hayata taşımışlar- dır. Bu bilgiyi, hikmetle ve sabırla halkın seviyesine inerek halkı kendi ulaştıkları seviyelere ulaştırmayı başarmışlardır. Bu başarı sayesinde toplumun her kesimi eğitimli, bilgili ve genel kültüre hâkim halde huzur ve ba- rış içinde yaşayarak maddi-manevi anlamda top- luma, insanlığa fayda sağlayacak üretimler içinde olmuşlardır. Bugün bizlere düşen de bu muazzam birikimimizi tekrar ve sahici bir şekilde canlandırarak dünya- da yeniden ve her alanda söz sahibi olacak güce ve medeniyete ulaşmaktır. Söylediğimiz her sözü, yaptığımız her işi, attığımız her adımı, bu inanç- la ve heyecanla yaparsak Allah’ın izni ve lütfuyla bunu başarmış olacağız. İnanmak, hayal etmek ve bu çerçevede gayret etmek bizlerden, başarı Rab- bimizdendir. Vesselam… Başkent İstanbul hem millî, hem dînî hem de ilmî merkez olarak diğer şekillerle devamlı iletişim ve etkileşim halinde oldu. İbn Arabi, Gazali, Mevlânâ gibi ilim ve irfan ehli âlimlerin mayaladığı bu irfani güç ilme, edebiyata, Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu? 67