Gri Edebiyat Sayı 4 | Page 58

Deneme Ayaklı Kitap Mı Olurmuş! Zaman en kıymetli şey. Şimdiki zamanın kıymetini anlayabilmemiz için geçmişte yaşayıp bizim için hazine değerinde bilgiler bırakan âlimlere kulak vermeliyiz. Onların bize kattığı değerlere ve bilgi hazinesine sahip çıkıp varlıklarını yaşatabilmemiz, gelecek nesillere aktarabilmemiz gerekmekte. Zira İbn-i Sina der ki: “Bilim ve sanat itibar görmediği toplumları terk eder.” G ünümüzde insanların çoğu üstüne binen yük ve sorumluluklardan dolayı bırakın ili- me, ailesine bile zaman ayıramayacak hale geldi. Bu konuda en şanslı olanlarımız sanırsam çocuklar oluyor. Hem zaman bakımından hem de hayatın getirmiş olduğu görev ve sorumluluklar- dan uzak olmaları, kaliteli vakit geçirmeleri için onlara imkân sağlıyor. Genç nesiller olarak bu- nun kıymetini bilemiyor ve kendimizi telefon ve tabletlere hapsediyoruz. Dünya üzerinde yaşamış ve yaşamakta olan ünlü âlimlerin varlıklarından ve yaptıklarından haberdar olsaydık ne, ne kadar farklı olurdu? Peki, kendileri baştan sona derin bir kitap olan bu insanlar neler yapmışlardı? 56 Gri Edebiyat Hatice Aleyna AZANPA Güçlü bir hafızanın, gayretin ve doğuştan gelen bir okuma aşkının ortalığa dökmüş olduğu simalara birçok isim verilmiş ve bu dört başı mamur insan- lara biz “allame”, “canlı kitap” gibi isimler vermi- şiz. Bunlardan biri de büyük müfessir Fahreddin-i Razi’dir. Kendisi vaktim boşa gitmesin diyerek, yemek yerken bile kitap okuyan ve yolculuk eder- ken talebelerine ders veren bir şahsiyettir. Bunları bilmemek mi bizim ayıbımız, yoksa öğrenmemek mi? Bu benim verebileceğim bir hüküm değil ama sizler inanıyorum ki bir şeyler çıkartabilirsiniz. Bizden epey bir yüz yıl önce yaşamış olan İbn-i Sina!.. Müthiş bir hafıza lideri olması nasıl açıkla- nır?.. Buna ilmin gücü denir miydi? Bu tür insanlar; “kitaba bakarak cevap vermek, kabak bağlayarak yüzmeye benzer” diyorlardı. Dönemin ünlü âlimi İbn-i Sina, İsfahan şehrine yapmış olduğu ziya- rette oranın âlimleri tarafından karşılanmış. Âlim- ler İbn-i Sina’nın büyük eseri olan “El Kanun Fı’t Tıp’bı” görmek istediklerini söylemişler. Kitabın yanında olmadığını ama ezbere yazdırabileceğini söylemiş İbn-i Sina ve kâtiplere ezberinden kitabı yazdırmış. Sonradan Horasan’dan getirilen asıl kitapla karşılaştırılınca ne bir kelime az ne de bir kelime fazlası olmadığını gördüklerinde büyük bir hayrete düşmüşler. İlim’in sözlükteki kelime anlamına bakıldığı za- man “dünya, tabiat ve cemiyet” olarak karşımıza çıkmakta. Beni asıl şaşırtan şu ki, dünya ile bu kadar alakadar olup da dünyadan haberimizin ol- maması. İşin derinine inildiği zaman, ilmin bilimi kuşattığını ve kâinatta olup biten her şeyi tasvir yoluyla anlayabilme çabası olduğu ortaya çıkıyor. Dikkat edin “çabası”dır diyorum. Peki, biz ne ka- dar çabalıyoruz bu dünya için. Avrupalılar tara- fından isimleri değiştirilerek kabul edilip, tanınan ve saygı gören âlimlerimize karşı biraz da borçlu bırakmıyor muydu bu durum bizi. “Bana Hz. Sü- leyman’ın ilmi yardım etti” diyen Piri Reis’e yıllarca haritasını Kristof Kolomb sayesinde çizdi demek borcumuzu faizlendirmek değil mi? Eskilerde “âlimin işi bilmek, arifin işi bildiğiyle amel etmektir” diye bir söz vardı. Eski dediğim de bundan, en fazla otuz yıl önce dile getirilmiş bir söz. Demek ki bu bizim tercihimiz oluyor. Eve geldiğimizde kitap okumayı ya da televizyona kilit- lenmeyi biz tercih ediyoruz. Ama eğer bizim terci- himiz değilse buna mecbur muyuz ya da mecbur mu bırakılıyoruz? Evlerimizde kaçımızın geniş bir duvarı kaplayan kütüphanesi var? Birer filmi çekil- meyen kitapların, değerli edebi eserlerin, kitaptan sayılmadığı şu günlerde; en son ne zaman sahaf- lardan birini ziyaret edip kâğıdın o eski kokusunu içimize çektik veya ne zaman bir çocuğu karşımı- za alıp ona kitap okuduk? Zaman en kıymetli şey. Şimdiki zamanın kıymetini anlayabilmemiz için geçmişte yaşayıp bizim için hazine değerinde bilgiler bırakan âlimlere kulak vermeliyiz. Onların bize kattığı değerlere ve bilgi hazinesine sahip çıkıp varlıklarını yaşatabilme- miz, gelecek nesillere aktarabilmemiz gerekmek- te. Zira İbn-i Sina der ki: “Bilim ve sanat itibar gör- mediği toplumları terk eder.” Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu? 57