Deneme
Ayaklı Kitap Mı Olurmuş!
Zaman en kıymetli şey. Şimdiki zamanın kıymetini
anlayabilmemiz için geçmişte yaşayıp bizim için hazine
değerinde bilgiler bırakan âlimlere kulak vermeliyiz.
Onların bize kattığı değerlere ve bilgi hazinesine sahip
çıkıp varlıklarını yaşatabilmemiz, gelecek nesillere
aktarabilmemiz gerekmekte. Zira İbn-i Sina der ki: “Bilim
ve sanat itibar görmediği toplumları terk eder.”
G
ünümüzde insanların çoğu üstüne binen
yük ve sorumluluklardan dolayı bırakın ili-
me, ailesine bile zaman ayıramayacak hale
geldi. Bu konuda en şanslı olanlarımız sanırsam
çocuklar oluyor. Hem zaman bakımından hem de
hayatın getirmiş olduğu görev ve sorumluluklar-
dan uzak olmaları, kaliteli vakit geçirmeleri için
onlara imkân sağlıyor. Genç nesiller olarak bu-
nun kıymetini bilemiyor ve kendimizi telefon ve
tabletlere hapsediyoruz. Dünya üzerinde yaşamış
ve yaşamakta olan ünlü âlimlerin varlıklarından
ve yaptıklarından haberdar olsaydık ne, ne kadar
farklı olurdu? Peki, kendileri baştan sona derin bir
kitap olan bu insanlar neler yapmışlardı?
56
Gri Edebiyat
Hatice Aleyna AZANPA
Güçlü bir hafızanın, gayretin ve doğuştan gelen bir
okuma aşkının ortalığa dökmüş olduğu simalara
birçok isim verilmiş ve bu dört başı mamur insan-
lara biz “allame”, “canlı kitap” gibi isimler vermi-
şiz. Bunlardan biri de büyük müfessir Fahreddin-i
Razi’dir. Kendisi vaktim boşa gitmesin diyerek,
yemek yerken bile kitap okuyan ve yolculuk eder-
ken talebelerine ders veren bir şahsiyettir. Bunları
bilmemek mi bizim ayıbımız, yoksa öğrenmemek
mi? Bu benim verebileceğim bir hüküm değil ama
sizler inanıyorum ki bir şeyler çıkartabilirsiniz.
Bizden epey bir yüz yıl önce yaşamış olan İbn-i
Sina!.. Müthiş bir hafıza lideri olması nasıl açıkla-
nır?.. Buna ilmin gücü denir miydi? Bu tür insanlar;
“kitaba bakarak cevap vermek, kabak bağlayarak
yüzmeye benzer” diyorlardı. Dönemin ünlü âlimi
İbn-i Sina, İsfahan şehrine yapmış olduğu ziya-
rette oranın âlimleri tarafından karşılanmış. Âlim-
ler İbn-i Sina’nın büyük eseri olan “El Kanun Fı’t
Tıp’bı” görmek istediklerini söylemişler. Kitabın
yanında olmadığını ama ezbere yazdırabileceğini
söylemiş İbn-i Sina ve kâtiplere ezberinden kitabı
yazdırmış. Sonradan Horasan’dan getirilen asıl
kitapla karşılaştırılınca ne bir kelime az ne de bir
kelime fazlası olmadığını gördüklerinde büyük bir
hayrete düşmüşler.
İlim’in sözlükteki kelime anlamına bakıldığı za-
man “dünya, tabiat ve cemiyet” olarak karşımıza
çıkmakta. Beni asıl şaşırtan şu ki, dünya ile bu
kadar alakadar olup da dünyadan haberimizin ol-
maması. İşin derinine inildiği zaman, ilmin bilimi
kuşattığını ve kâinatta olup biten her şeyi tasvir
yoluyla anlayabilme çabası olduğu ortaya çıkıyor.
Dikkat edin “çabası”dır diyorum. Peki, biz ne ka-
dar çabalıyoruz bu dünya için. Avrupalılar tara-
fından isimleri değiştirilerek kabul edilip, tanınan
ve saygı gören âlimlerimize karşı biraz da borçlu
bırakmıyor muydu bu durum bizi. “Bana Hz. Sü-
leyman’ın ilmi yardım etti” diyen Piri Reis’e yıllarca
haritasını Kristof Kolomb sayesinde çizdi demek
borcumuzu faizlendirmek değil mi?
Eskilerde “âlimin işi bilmek, arifin işi bildiğiyle
amel etmektir” diye bir söz vardı. Eski dediğim
de bundan, en fazla otuz yıl önce dile getirilmiş
bir söz. Demek ki bu bizim tercihimiz oluyor. Eve
geldiğimizde kitap okumayı ya da televizyona kilit-
lenmeyi biz tercih ediyoruz. Ama eğer bizim terci-
himiz değilse buna mecbur muyuz ya da mecbur
mu bırakılıyoruz? Evlerimizde kaçımızın geniş bir
duvarı kaplayan kütüphanesi var? Birer filmi çekil-
meyen kitapların, değerli edebi eserlerin, kitaptan
sayılmadığı şu günlerde; en son ne zaman sahaf-
lardan birini ziyaret edip kâğıdın o eski kokusunu
içimize çektik veya ne zaman bir çocuğu karşımı-
za alıp ona kitap okuduk?
Zaman en kıymetli şey. Şimdiki zamanın kıymetini
anlayabilmemiz için geçmişte yaşayıp bizim için
hazine değerinde bilgiler bırakan âlimlere kulak
vermeliyiz. Onların bize kattığı değerlere ve bilgi
hazinesine sahip çıkıp varlıklarını yaşatabilme-
miz, gelecek nesillere aktarabilmemiz gerekmek-
te. Zira İbn-i Sina der ki: “Bilim ve sanat itibar gör-
mediği toplumları terk eder.”
Hiç Bilenlerle Bilmeyenler
Bir Olur Mu?
57