Deneme
Sizin Nefsiniz de Nefis Mi?
Baharı yaz uğruna tükettik,
Aşkı naz uğruna.
Ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna.
Derken ömrü tükettik bir hiç uğruna…
Sezai Karakoç
N
efs savaşlarında sürekli yandığınız bölüm
hangisi? Deniz kenarında oturup büyüklü-
ğünü ve sıcaklığını hayal dahi edemediği-
miz Güneş’in nasıl deve cüce oyunu oynadığını
seyr etmek mi? Yoksa beşerin duyularını ve duy-
gularını kullanarak ürettiği met’aları sadece nefsi-
mizi tatmin edebilmek için tüketmek mi? Aslında
bunların ve daha birçoğunun herhangi bir sahne-
den pek bir farkı olmadığı aşikâr. Zîra nasıl ki oku-
duğumuz bir kitaptan veya izlediğimiz bir filmden
aldığımız zevk sona erdiğinde yolculuğumuza geri
dönüyoruz, işte aynen bu şekilde dünya sahnesi
de sona eriyor. Ahirete doğru aldığımız bu yolun
sonuna geldiğimizde dünya hayatında yaşadığı-
mız sevinçler ve üzüntüler kayboluyor, tarlamıza
ektiklerimizi biçerek asıl yaşamımıza başlıyoruz.
Umuyorum ki ekin zamanı geldiğinde sadece kor-
kuluk biçmeyelim.
Hakikate bakıldığında bize imtihan olmasından
başka hiçbir değeri olmayan bu dünyayı yere göğe
sığdıramaz, Allahu Teâlâ ne kadar güzel yaratmış
diye hayret ederken; Cennet’i ve Cehennem’i ha-
yal bile edemiyoruz. Şu kısacık ömrümüzde sonu-
nu göremeden son bulan tatlar için ebedi olacak
güzelliklerden kendimizi mahrum etmek hiçbir
açıdan akıl kârı değil. Ne yazık ki bize hiçbir fay-
dası olmayan işler gün geçtikçe vazgeçilmezimiz
oluyor, kendimizi bu tarz işlerle uğraşırken daha
mutlu hissediyoruz. Zamanı boşa harcamanın
bile israf olduğunu unutuyor, her seferinde fark-
lı bir meşguliyet ile kendimizi kandırıyoruz. Boş
durmaktan nefret etmek yerine sırf o vakit gelsin
diye beklemek bize ait bir âdet değil hâlbuki. Hiç
unutamıyorum zamanında bir hocam anlatmıştı:
54
Gri Edebiyat
Fatih ASLAN
@fasllan
İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, Berlin gezisin-
den döndüğünde Avrupa hakkında şunu söylemiş-
ti: “İşleri var dinimiz gibi, dinleri var işlerimiz gibi.”
Bu cümle duyduğum ilk andan itibaren zihnimde
yer etti, gönlüme tesir etti ve gidişatın değişmesi
gerektiğini bana her defasında hatırlattı. Tarihimiz
azim ve çalışkanlıkla elde edilen zaferlerle dolu
olmasına rağmen kendimize gelemiyor, teknolo-
jik ve psikolojik uyuşturucuların gerçeklere uyan-
mamıza engel olmasına dur diyemiyoruz. Kur’an-ı
Kerim’de Rabbimizin “Müminler ancak kardeştir-
ler.” (Hucurât Suresi 10. Ayet) buyruğunda sade-
ce müminlerin birbirine kardeş kılındığına dikkat
çekmek isterim. Biz, kardeşlerimizin ve umulur ki
İslâm ile şereflenirler maksadıyla gayrimüslimle-
rin dahi akıbeti için iyilik ve güzellik niyaz eder-
ken, çoğu zaman onlar (gayrimüslimler) İslam’a
olan düşmanlıkları sebebiyle bizleri uyutmak ve
kendilerini yüceltmek için biz Müslümanlara tu-
zaklar kuruyorlar. Şeytan -şu anda çalışıyor mu
bilinmez, zira şubeleri kötülük için yetiyor- bizi
kendimizi muhafaza etmekte en zayıf olduğumuz
nefsimizle kandırıyor ve çalışmak yerine türlü eğ-
lencelerle vakit öldürmemizi sağlıyor. Allah Resu-
lü (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde “Kıyamette, herkes
ömrünü ve gençliğini nerede geçirdiğinden, malı-
nı nereden kazanıp nereye harcadığından ve ilmi
ile amel edip etmediğinden sorguya çekilecektir.”
şeklinde buyurmuş-
tur. Bu hadisten
anlıyoruz ki sa-
dece
ibadetlerimiz
de-
ğil, attığımız
her adım bize
Cennet veya
Cehennem yolu için sual olacak ve Allah’ın izniyle
zamanımızı nasıl değerlendirdiğimizi dert etme-
miz bu suale cevap olacaktır.
Ne yazık ki bize hiçbir faydası
olmayan işler gün geçtikçe
vazgeçilmezimiz oluyor, kendimizi
bu tarz işlerle uğraşırken daha
mutlu hissediyoruz. Zamanı boşa
harcamanın bile israf olduğunu
unutuyor, her seferinde farklı
bir meşguliyet ile kendimizi
kandırıyoruz. Boş durmaktan nefret
etmek yerine sırf o vakit gelsin diye
beklemek bize ait bir âdet değil
hâlbuki.
Zaman, sadece ibadet için kullanıldığında yerinde
kullanılmış değildir. Hazret-i Peygamber’in (s.a.v.)
bir hadisi şöyle rivayet edilmiştir: “Ahireti için dün-
yasını, dünya için de ahiretini terk edende hayır
yoktur. Her ikisi de birlikte lazımdır. İnsanı ahire-
te ulaştıran dünyadır.” Bize her cümlesinde farklı
bir ders veren ve dünyayı nasıl yaşamalı, ahirete
nasıl hazırlanmalı konusunda yol gösteren Pey-
gamberimiz Aleyhisselâm bu sefer de zamanı
dengeli kullanmayı ve hiçbir zaman, hiçbir konuda
aşırıya kaçmamayı öğütlemiştir. Dünya işlerinden
geri kalacak kadar ibadete âşık olmanın da ahireti
unutacak kadar dünyaya bağlı olmanın da yanlış
olacağını söylemiştir. Demek ki her konuda oldu-
ğu gibi zamanı kullanma konusunda da dikkatli
olmalı, nerede ve nasıl kullanmamız gerektiğine
dikkat etmeliyiz.
Bilirsiniz, şu anda ilkokul öğrencilerinden hayat
üniversitesinden mezun olanlara kadar her yaştan
insan sosyal medya aleminde yerini almış bulunu-
yor. Sürekli şahit olunur ki insanları etkilemek için
özel videolar hazırlanır, metinler yazılır, ses kayıt-
ları kullanılır. Ancak biz, böylesi güzel çalışmalar
ile anlık heyecanlara kapıldıktan bir müddet sonra
her şeyi unuturuz. Sahi, nasıl oluyor da kalbî duy-
gularımızı dahi hemen yitirebilecek duruma geliyo-
ruz? Sizce de her geçen gün duygularımızı, değer-
lerimizi ve dahası kendimizi unutmuyor muyuz?
Başta kendimizi doğru olana yöneltmeli sonrasın-
da başkalarına aktararak geleceği daha güzel bir
yere çevirebilmek için bu değerleri yaşayarak an-
latmalıyız. Hiç farkında olmadığımız bir anda, hiç
farkında olmadığımız bir şekilde, bir insa nın haya-
tını değiştirmesine vesile olabiliriz. Bu sözlerin ve
tavsiyelerin her birini kendime söylüyor, zamanın
nerede ve nasıl geçtiğine önem vermek isteyenle-
re ilk adım olmasını temenni ediyorum.
Hiç Bilenlerle Bilmeyenler
Bir Olur Mu?
55