Peygamberimiz’in (s.a.v)
Mizah Anlayışı
Bir gün çarşıya nefis bir bal geldiğini gördü. Hz. Peygamber’e
getirip hediye etti. Ancak balın parasını vermemişti. Satıcıyı
Hz. Peygamber’e getirdi ve O’ndan parasını almasını istedi. Hz.
Peygamber de ona “Hani hediye etmiştin?” deyince Nuayman
“Ya Rasûlullah! Bu güzel balı senin yemeni çok istedim, param
olmadığı için böyle yaptım.” dedi.
İ
46
Ayşenur AYDIN
slam dini, medeniyetinin temelleri Medine’de
atıldıktan sonra Efendimiz ’in (s.a.v) üstün ve
güzel ahlakı sayesinde gelişti. O’nun (s.a.v)
mübarek hayatı ve tebessüm dolu çehresi İslam
filizinin şekillenmesine ve insanların hayatlarının
merkezine İslam’ı koymalarına vesile oldu. İslam
gibi yüce bir dini temsil eden bir elçinin de zaten
böyle bir ahlaktan uzak ve aykırı bir yaşantı sür-
mesi düşünülemezdi. Efendimiz (s.a.v) hayatının
her alanında belli ölçülere riayet ederdi. Attığı her
adımdan, yediği her lokmaya varıncaya kadar her
şeyi belli bir düzen içerisindeydi. Hiçbir şeyde
aşırıya kaçmaz ve ashabına daima itidal üzere ol-
mayı tavsiye ederdi. Toplumsal ilişkilerinde ise bu
ölçülere ayrı bir önem gösterir, insanların kalbini
kırmamak ve gönüllerini incitmemek için elinden
geleni yapardı. Sahabe ile arasındaki muhabbe-
ti canlı tutmak, onların dikkatlerini kendi üzerine
çekmek ve onlarla arasındaki sevgiyi perçinlemek
için güzel sözler söyler ve onlarla şakalaşarak
gönüllerini alırdı. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de O’nun
bu vasfı için: “Allah’ın rahmetiyle sen onlara karşı
yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli ol-
saydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.” (Âl-i
İmran,3/159) buyurulmaktadır. lerine uymuştur. Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir
hadis-i şerife göre ashaptan bazıları Rasûlullah’a
“Ya Rasûlullah, sen de bizimle şaka yapıyorsun.”
dediklerinde, Hz. Peygamber “Şaka yaparım ama
sadece doğruyu söylerim.” buyurmuştur. Burada
söz konusu olan, yapılan şakaların mutlaka doğru
unsurlar taşıması ve kırıcı olmamasıdır.
Efendimiz her şeyde olduğu gibi “sahabeyle şa-
kalaşma” hususunda da belli başlı ölçülere riayet
etmiştir. Şaka yaptığı zaman bile onlara daima
doğruyu söylemiş, şakayla dahi olsa gereksiz
münakaşaya girmemiştir. İnsanları korkutmamış,
onlarla alay ederek şakalaşmamıştır. Sahabe de
O’na (s.a.v) aynı şekilde karşılık vermiş ve tavsiye- Rasûlullah (s.a.v) ile yarış ettik. Ben onu geç-
tim. Ben şişmanlayıncaya kadar sesini çıkar-
madı. Bu arada ben de bu hadiseyi unutmuş-
tum. Yine Rasûlullah ile birlikte bir yolculuğa
çıktığımızda, yanındakilere ‘Siz önden gidin.’
buyurdu. Onlar ilerleyince de, bana ‘Haydi gel
yarış edelim.’ dedi. Bu seferki yarışta o beni
Gri Edebiyat
Asr-ı saadette şakalarıyla meşhur olan Nuayman,
Ebu Hureyre, Abdullah b. Huzafe, Zeyd b. Sabit,
Bureydetü’l Eslemi gibi birçok sahabe vardı. Hat-
ta sert mizacıyla bilinen Hz. Ömer’in bile şakala-
rına rastlanır. Bunları, büyük ölçüde Efendimiz ‘in
(s.a.v) müsamahasıyla, bu yoldaki örnekliğiyle
izah edebiliriz. Esasen fıtrattan gelen şakacılığa
Efendimiz müdahale etmemiş, sadece bazı sınır-
ları beyan etmiştir.
geçti ve ‘Ödeştik.’ diyerek gülmeye başladı.”(-
Müsned-i Ahmed b. Hanbel)
•
Efendimiz’in (s.a.v) yaptığı bazı şakalar şunlardır:
•
Hz. Aişe’den gelen bir rivayette O şöyle demek-
tedir. “Bir defasında, Rasûlullah ile beraber bir
yolculuğa çıkmıştım. O zaman zayıftım. Şiş-
man değildim. Rasûlullah yanındakilere ‘Siz
önden gidin.’ buyurdu. Onlar epeyce arayı açın-
ca, bana ‘Haydi gel, seninle yarışalım.’ dedi.
ï
Enes b. Mâlik’ten rivayet edilir ki:
Bir adam Rasûlullah’a geldi, onu devesine bin-
dirmek istedi. Rasûlullah da “Biz de seni bir
deve yavrusuna bindirelim.” deyince, adam
“Ya Rasûlullah, ben yavru deveye nasıl bine-
yim?” dedi. Rasûlullah da “Bütün develer bir
ana devenin yavrusu değil midir?” buyurdu.
(Ebû Davud, Edeb,92; Tirmizî, Birr, 57)
Sahabenin Efendimiz’e (s.a.v) yaptığı bazı şakalar
ise şunlardır:
• Hz. Peygamber, torunları Hasan ve Hüseyin’i
iki omzuna oturtmuş bir halde idi. Hz. Ömer bu
durumu görünce Hasan ve Hüseyin’e hitaben
“Altınızdaki at ne kadar kıymetlidir?” diye şaka
yaptı. Hz. Peygamber de Hz. Ömer’e “Onlar da
iyi binicilerdir.” diye mukabelede bulundu.
• En şakacı sahabilerden olan ve Hz. Peygam-
ber’i çok seven Nuayman, Medine’ye iyi bir
şey geldi mi hemen alır ve onu Rasûlullah’a
hediye ederdi. Yine bir gün çarşıya nefis bir
bal geldiğini gördü. Hz. Peygamber’e getirip
hediye etti. Ancak balın parasını vermemişti.
Satıcıyı Hz. Peygamber’e getirdi ve O’ndan pa-
rasını almasını istedi. Hz. Peygamber de ona
“Hani hediye etmiştin?” deyince Nuayman “Ya
Rasûlullah! Bu güzel balı senin yemeni çok
istedim, param olmadığı için böyle yaptım.”
dedi. Hz. Peygamber de gülerek adamın para-
sını ödedi. (Müsned-i Ahmed b. Hanbel)
Hadisler ışığında konuyu değerlendirdiğimizde
anladığımız; Müslüman’ın bir mizah anlayışı ol-
masının gerekliliğidir. Müslüman somurtkan ve
soğuk olmamalıdır. Şaka ve espri yaparken yalan
söylememeye özen göstermelidir. Şakada aşırıya
kaçmamalı ve şaka ile ciddiyet arasında orta bir
yolda olmalıdır. Dini tebliğ ederken yumuşak tabi-
atını korumalı, insanların İslam’dan ve kendisin-
den soğumasına sebebiyet vermemelidir. Böyle
yapılması durumunda Allah’ın (c.c) izniyle Mümin-
ler arasındaki ülfet bağı gelişecek ve İslam daima
zirvede kalmaya devam edecektir.
Hiç Bilenlerle Bilmeyenler
Bir Olur Mu?
47