Şimdi bile eğitimden, sağlığa, otomotivden, endüstriye pek çok alanda akıllı ekran ve gözlükler
aracılığıyla yavaş yavaş sanal gerçekliği deneyimlemeye başladık.
Çıkış alanlarından olan savunma ve eğlence sektörleri ise bir yandan başı çekiyor. Bu alanlarda
insanı yapabilecekleri açısından zenginleştiren, hayatı kolaylaştıran ve benzersiz çözümlerle
yenilikçi uygulamalar ortaya çıkıyor. Hedeflenen deneyimlere daha doğrusu bilgiye ulaşmanın
günümüzde en yaygın ve kolay yolu olan cep telefonları sayesinde yapacaklarımızın sınırlarını
aşmak oluyor. Mobil erişim ve internet, sıradan kulaklık ya da gözlüğün içine sığdırılarak
bilim yaşamımıza daha da dokunuyor.
Sürekli gelişmekte ve kendince evrilmekte olan mekatronik olanaklar ve yapay zeka sayesinde
bilim bu gibi hayalleri gerçek kıldı. Sanal gerçeklik için tasarlanan gözlükler ve bezer geliştirici
aksesuarlar pek yakında her konuda yaşamı kolaylaştıran birer kişisel danışman olarak her
yere sığdırılacak.
Bilim ve Sanat Erişim Kolaylığı ile Bir Arada
Örneğin Türkiye’deki Fransız Kültür Merkezleri gibi kurumlar zaman zaman çağdaş
sanatçıların işlerini veya çok meşhur müzelerin belli başlı koleksiyonlarını VR kullanarak
konuk ediyorlar. Mona Lisa tablosunun fiziksel olarak Türkiye’de sergilemek mümkün
olmayabilir; sizin gidip görmeniz de çok maliyetli olabilir. Ancak sanal gerçeklik teknolojisi
ile İzmir ya da Ankara’da aslına yakın bir tecrübe yaşayarak böyle özel eserleri
gözlemleyebilirsiniz.
Kısacası sanal gerçekliğin dokunmadığı bir alan yok. Özellikle çağdaş sanat ile bilimin belki
de birbirine bu denli yaklaştığı tek nokta sanal gerçeklik. Yaratılan atmosferle siz de gezegen
yüzeyini ya da kilometrelerce uzak bir müzeyi hatta sevdiğiniz bir bilgisayar oyununun
dünyasını keşfe çıkabilirsiniz. Üstelik her şey sizin bulunduğunu mekana gelip canlanacak ve
bu unutulmaz tecrübeyi yaşamanızı sağlayacak. Akıl ve bilim çağının büyüsü de bu olsa
gerek…