8 FAYDA KOLEJI
BİR GENÇLİK , BİR GENÇLİK , BİR GENÇLİK ...
“ Zaman bendedir ve mekân bana emanettir !” şuurunda bir gençlik ... Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk iki buçuk asrını aşk , vecd , fetih ve hâkimiyetle süsleyici ; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici ; son bir asrını Allah ’ ın , Kur ’ ân ’ ında “ belhüm adal ” dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı ; en son yarım asrını da İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle , Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören ... Bu devreleri , yükseltici aşk , çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi , evet şimdi ... Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik ... Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün “ dikey ” leri “ yatay ” hale getirecek bir nida kopararak “ mukaddes emaneti ne yaptınız ?” diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik ... Dininin , dilinin , beyninin , ilminin , ırzının , evinin , kininin , öcünün dâvacısı bir gençlik ... Halka değil , Hakka inanan ; meclisinin duvarında “ Hakimiyet Hakkındır ” düsturuna hasret çeken , gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik ... Emekçiye “ Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın ! Ama sen de , zulüm gördüğün iddiasıyla , kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın !” ; Kapitaliste ise “ Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın !” ihtarını edecek ... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin , aşkına , vecdine , diyalektiğine , estetiğine , irfanına , idrâkine sahip bir gençlik ... Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan ve bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını , Türk ’ ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi , o mübarek oluş sırrını , her sistem ve mezheb , ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslam ’ da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna , İslâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik ...” Kim var ?” diye seslenilince , sağına ve soluna bakınmadan fert fert “ ben varım !” cevabını verici , her ferdi “ benim olmadığım yerde kimse yoktur !” duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik ... Can taşıma liyakatini , canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik ... Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle , zifirî karanlıkta , ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik ... Bugün komik üniversitesi , hokkabaz profesörü , yalancı ders kitabı , çıkartma kâğıdı şehri , muzahrafat kanalı sokağı , fuhş albümü gazetesi , şaşkına dörmüş ailesi ailesi , ve daha nesi ve nesi , hâsılı , güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek , kendi öz talim ve terbiyesine , telkin ve temmişesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek , tek başına onlara karşı durabilecekdestanlık bir meydan savaşı içinde ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik ... Annesi , babası , ninesi ve dedesi de içinde olsa , gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen , onlara “ siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız ! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi !” diyecek ve gerçek müslümanlığın “ ne idüğü ” nü ve “ nasıl ” ını gösterecek bir gençlik ... Tek cümleyle , Allahın , kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin alemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak , O ’ ndan başka hiçbir tutamak , dayanak , sığınak , sarınak tanımayacak ve O ’ nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik ... Bu gençliği karşımda görüyorum . Maya tutması için otuz küsur yıldır , devrimbaz kodomanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım , kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında , uykusuz , susuz , ekmeksiz , başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım . Genç adam ! Bundan böyle senden beklediğim manevî babanın tabutunu musalla taşına , Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır ! Surda bir gedik açtık ; mukaddes mi mukaddes ! Ey kahbe rüzgâr , artık ne yandan esersen es !... Allahın selâmı üzerine olsun ... --Necip Fazıl KISAKÜREK--