Lords of Salem: Bir Rob Zombie Dosyası
Burak Bayülgen
Rob Zombie bir adım ileri gitmek istedi: Yarattığı korku filmlerinin bir imitasyon olması yerine filmlerinin bugüne dek ifade edilmiş söylemlere yeni imgeler kazandırmasını uygun gördü. Dr. Satan fenomeni bu doğrultuda The House of 1000 Corpses (Zombie, 2003) filmi için hiç de tesadüf durmuyordu. Korku filmi camiasını, kitlesini ve fanatizmini o kadar iyi biliyordu ki, tetikleyici etken fanatik gençlerin dilinden, davranışlarından ve yönelimlerinden oluşuyordu. Yönelim önemli bir meseleydi çünkü Rob Zombie vahşete yönelmenin cazibesini dile getirmişti. Hem korkuya ve vahşete çağrı hem de bu kulvarlardan uzaklaştırma bu bahsi geçen filmin yan hatlarıydı. Bu sebeple Rob Zombie’nin mesleğinde bu iki medya (müzik ve sinema) ile ilgilenmesi ona avantaj sağladı. Bu avantaj ona ek söylem oluşturabilecek sağlam delilleri sağlamakta, hem dinleyici kitlesini ve korku sinemasını kendi mesleki hayatı olarak seçtiğinden ve hem de bu kulvarların gereksinimlerini çok iyi bildiğinden, her yönetmenin kolay kolay kabul ettiremeyeceği söylemleri kural ve genel anlayış haline getirtebilmişti.
SAHNEDE BAKILAN NESNE, FİLMDE BAKAN ÖZNE
Sideshowlar hem shock rock’a hem de korku sinemasına bir kaynak oluşturur ancak shock rock korku sinemasında belirleyici bir etken değildir. Tam tersi korku sinemasının shock rock’a yüklediği bir takım imajlar vardır. Örneğin; Alice Cooper’ın Freddy’s Dead: The Final Nightmare (Rachel Talalay, 1991) filminde Freddy’nin babası olarak kısaca rol alması Alice Cooper’ın kendi sahnesine de yansımış, Freddy Alice Cooper’ın sahnesinde yer almıştır. Aynı şekilde Friday The Thirteenth: Jason Lives (Tom McLoughlin, 1986) filminin müziklerine imza atması, yine Alice Cooper’ın Jason ile şekillenen sahnesine pay çıkarmıştır. Rob Zombie’nin de aynı yolda ilerlediği dönemler olmuştur. Sayısız Rob Zombie parçası sayısız filmlerin (Daredevil, Blair Witch 2, Mission Impossible II, The Matrix, Bride of Chucky vb…) ve bilgisayar oyunlarının (Need For Speed: Underground) müziklerinde (soundtrack) yer almıştır. Fakat Rob Zombie bir süre sonra artık soundtrack vasıtasıyla shock rock ve korku sineması arasında köprü kurmayı bambaşka bir seviyeye getirmiştir. Hatta bir bakıma artık shock rock ile korku sineması arasındaki bağı tamamen kendi lehine çevirmiştir. Bu noktadan itibaren Rob Zombie shock rock sahnesinde bakılan kişi konumundan korkunun bakan öznesi haline gelmiştir. Rob Zombie her ne kadar filmlerinin soundtrack’lerine imza atmışsa da, müzisyenlik ile yönetmenlik arasındaki geçişi netleştirmiş, yönetmen sıfatıyla imza attığı projelerinde rock’n’roll sanatçısı olmasının getirilerini terk etmiştir. Şayet böyle bir girişimde bulunmuşsa da ancak filmlerine dışarıdan bir gözle bakan başka bir film müziği bestecisi olarak bunu yapmıştır. Burada özne ile nesne arasındaki geçiş belirtilmek isteniyor. Her daim bakılan Alice Cooper’dan farklı olarak hem bakan hem de bakılan bir shock rocker’a geçiş söz konusudur. Korku sanatlarında her ikisinin de (hem yönetmenliğin hem de oyunculuğun) barındığı konumda yine Rob Zombie meydana çıkar ancak film yönetmeni kimliğiyle değil, klip yönetmeni kimliğiyle. Ancak klip yönetmenliği de shock rock’a hizmet etmektedir. Halbuki Rob Zombie’nin durumunda bu özelliklerden biri tamamen devredilip, diğer özelliğin gereklilikleri yerine getirilmiştir.
POP KÜLTÜRÜ, KÜLT ve SALEM’İN LORDLARINDA MÜZİK…
Zombie’nin filmlerinde korku kültlerine olan referansları artık referansı ters yüz edecek denli bir adaptasyonla Halloween serilerinin içine girip, zaten oluşturulmuş bir kültün kaderini kendisi belirlemiş, Michael Myers’in geçmişi, dürtüleri ve de motivasyonu Zombie’nin kendi kaleminden ve kamerasından belirlenebilir bir hale gelmişti. The Lords of Salem’da (Zombie, 2012) bu referansları Zombie, ilk defa süjenin içinde yer alan prop’larla izleyiciye dayatması ve metnin içinde metnin kaderine yön vermeden bir dekoratif figür olarak değerlendirmesi yine de metnin kendi gramerinde etkin bir rol oynamıştır ki bu rolü en layıkıyla filmin adeta tema müziği haline gelen o ayinimsi, ruhani tema ile açıklayabiliriz. Özgün film müziklerine baktığımızda bir filmi giydirmek fikri yine de metin dışılığıyla filmi örter, tamamlar ve kapatır. Dolayısıyla bu temayı John Carpenter’ın o meşhur temalarıyla yan yana anmak yerine filmin metin içi öğesi olarak kullanılmasıyla metnin alt metninini de örtebileceği bir durum Zombie’nin izlediği bir yol. Şayet kulağımıza The Velvet Underground’dan Venüs in Furs takılıyorsa, bu şarkı filmde prop olarak kullanılan pikaptan gelen bir sestir ve filmin referans noktasında George Melies’nin Trip To The Moon’undaki o meşhur gözüne roket batmış ay imgesinden bir farkı yoktur. Ama metin bir hususta; özellikle cadıcılık ile günümüzde de benimsenen wiccan’cılık arasında bir fark koşmuşsa, o halde bir pop kültürü içinde yaşadığımızı ve bu kültürün her yanımızı sardığını, ancak hayatımızda dekoratif bir ayrıcalık oluşturabilecek referanslar yoluyla (poster, duvar kağıdı, plak vs…) bugünün kült saydığı dünü bir araya getirebiliyoruz.
Lords of Salem’in bugünü düne referans vererek giydiren bir kültürel atmosferi cadıların çıplak bedenlerine (yani düne ait cadıların; geçmişte kalan) giydirerek günümüzde modern bir cadı yaratmak Zombie’nin bu prop ve metin içi referanslarıyla mümkün kılınabiliniyor adeta. Ama modern cadı yaratmanın altında ufak bir ikilem yatıyor ki o da dün ile bugünü bir araya getiren metin içi referansının The Lords gibi bir metinsel/kurgusal bir müzik grubuyla bugünün de kendi halinde bir kültü temsil etmesi, bugünün geleceği öngörmeden de bir kült oluşturabilmesi gibi… Bunu sıradaki bölümde Lords of Salem’dan da öte, Rob Zombie’nin kendi kimliği üzerinde ele alacağız.
SIDESHOW
Sahnede var olan görsellik her daim shock rock denilen müzikal formdan ziyade görsel bir formu barındıran sanatçıların üzerine yığıldı. Gerek glam rock’ın sahnede var olan ihtişamlığı, gerek Screaming Jay Hawkins’le başlayan korkutucu şovlar, Alice Cooper’ın sahneyi yeniden baştan aşağı şekillendirmesiyle yeni kapılar açmaya başlamıştı. Rock sahnesinin şekillenmesiyle başlayan değişik müzikal türleri bir çatıda buluşturan shock rock adeta bir rock operasını temsil ediyordu. Sadece kulağa hitap eden bir form olmaktan çıkıp, göze de hitap eden bir form haline gelmişti. Yine de White Zombie ile başlayan kariyerini ve Rob Zombie’nin görselliğe geçişini video klipler daha da kolaylaştırdı çünkü görselliğin bir de kareografi ve sahneye koyuş biçimi dediğimiz sahnede görünmeyen ama arka planda etkili kişileri vardı. Shock rock sanatçılarının video klipleri bu kişiler vasıtasıyla ekrandaki korku görselliğiyle buluştu ve ilk başta belirttiğimizi tekrarlarsak; korku sineması da shock rock sanatçılarına bir imaj yükledi. Rob Zombie artık hatmettiği korku sineması ve korku sanatları tarihini belli eden görsel videolara imza atıyordu: Living Dead Girl, Nosferatu (F.W Murnau, 1922) ve The Cabinet of Dr. Caligari’yle (Robert Wiene, 1920) başlayan ve ekspresyonizm akımının korku sinemasına yansıdığı görsel çağı içeren, karnavalları; sideshowları da bünyesine dahil eden bir video klipti ve Joseph Kahn ve Rob Zombie’nin kendisi tarafından yönetilmişti. Görsel korkunun en belirgin kaynaklarından biri olan sideshowlar zaten Rob Zombie’nin Hellbilly Deluxe albümündeki kartolette yeteri kadar ele alınmıştı. Bu albümün kitapçığında el ile çizilmiş resimler halinde bu şovlara afişler yapılmış ve Rob Zombie bu afişlerde şovların yaratıcısı, yöneticisi, karnavalın kurucusu olarak görünmüştü. Dolayısıyla Rob Zombie korku sanatlarına ilişkin çıkış noktasının nereden geldiğini bu şekilde dile getirmiş sayılıyor, shock rock’ın ve görsel korkunun temellerini bu sideshowlara bağlayarak bugünün olağanca güncel kaçan ama kendi içinde bugünün kültünü oluşturan bir giydirmeyi yine referanslarıyla mümkün hale getiriyordu ki The Cabinet of Dr. Caligari filminin metni de bir karnavalda sergilenen sideshowu temel alıyordu. Lords of Salem’daki The Lords isimli müzik topluluğu Rob Zombie’nin kendisiyle özdeşleşebilir böylece ancak bir farklılık var ki The Lords icra ettikleri o kelimenin tam anlamıyla büyülü müziğin referansını vermezken ve bu referansı ancak ve ancak bir keşifle bulmak gerekirken, Rob Zombie çok metinlilikle bu referansları veriyor, ekstra metin dışı bir şekilde de gündeme getiriyordu.
46 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG