FUSKA MAG 1 | Page 101

97 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG 98 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG 76

fUSKA MAG EDEBIYAT fUSKA MAG EDEBIYAT

Julian Barnes hepimizin cebelleştiği gündelik ifritleri kovalıyor: flört, yaşamı ciddiye/hafife almak, birbirini çekemeyen dostlar, en basit farklılıkların yarattığı ayrılıklar, yalnız kalmak, rutin, anababalık sıkıntıları, anne babalarımıza mutat ihtiyacımız, bir partnerde ne ararız, vs. Bir yandan her anlatıyı romantizm filtresinden geçirenlere nanik yaparken (Garibaldi'nin Anita'yla karşılaşması miti, pamuklu geceliğiyle sevişmekte ısrar eden sevgililer, ideal olmaktan uzak çiftler, tek başına kalınca tasarruf edilen zaman, bir dahaki sefere dahi iyi bir seçim yapacağı konusunda özgüveni olmadığı için mutsuz ilişkilerini bitiremeyenler) öte yandan hayatımızda küçük romantik mutluluklara hala yer olduğunu da yadsımıyor (birbirinize uygun olabileceğinizin ilk iması olan o nabız anı, sevdiğiniz tenin kokusu, elele yürüyen anne babaya gıptayla bakmak).

Ahmet Haşim bundan 80 küsur yıl önce “Kahramanı zevce ve mevzuu izdivaç olan hikayeden daha tatsız ne olabilir?” buyurmuş. Aslında haksız sayılmaz, Nabız dahil aşka dair gerçekçi kurguların ne kadar 'tat'lı oldukları tartışılır, çoğu tatlılı ekşili, bazen kekremsi. Ve fakat, hayat da öyle, yapacak bi şey yok... Aylak Adam C. soruyordu niye kurgu karakterlerin hiç çişi gelmez diye, halbuki ömrümüzün hatırı sayılır vaktini tuvalette geçirmiyor muyuz?

Nabız

Julian Barnes

Ayrıntı Yayınları