FAMILY HUG | 21
Bir hastanenin bir köşesinde, ölümle yaşam arasındaki
çizgide, kendini kurtaracak
kahramanı bekleyen insanlarla yaşamdan sonra hatırlanmak isteyenlerin buluşmasına
tanıklık ettim. Başkaları için
kendilerini unutan, en yakınlarına canlarından can veren
insanların var olabileceğini
gördüm. Ölümün soğuk yüzünün, bağışlanan bir organla,
yeniden yaşamın sıcak yüzüne
geçişini izledim. İnsanlığın güzel yüzüyle tanıştım.
Hayatta iki mucize var. Biri doğmak, diğeri
yeniden doğmak. Organ nakli fırsatını yakalayan hastalar, yeniden doğuyor. Kendine takılan organa isim veriyor ve hatta organlarının da doğum gününü kutluyorlar.
Ameliyatlara girdim. 3 yaşındaki Hasan
Hüseyin’in, babaannesinden aldığı böbrekle yeniden doğuşuna tanıklık ettim. Böbreğinden gelen ilk idrarı gördüm. Gözlerim
yaşla doldu. Soluk, mor renkteki böbrek,
Hasan Hüseyin’in bedeninde hayat bulduğu anda, pespembe oldu.b Bu mucizeye,
organ nakli cerrahları “Yeni Hayat” diyor.
“Başkaları için kendinizi unutursanız, o zaman sizi daima hatırlayacaklar. “ Türkiye’de
pek farkında olmadığımız bir gerçeği, gizli ve görünen kahramanlarıyla önümüze
seren “Yeni Hayat” belgeselim; Dostoyevski’nin bu cümlesiyle başlıyor.
Yeni Hayat, 3 yaşındaki Hasan Hüseyin’in,
53’ündeki Mustafa Kemal’in, 14 yaşındaki Elif ’in, 24 yaşındaki Hüseyin’in ve kendini kurtaracak kahramanı bekleyen daha
onlarca, yüzlerce, binlerce insanın hikayesi
bu. Ansızın ve bir anlığına birbirine yaklaşan, hayatın kıyısında, bitiş ve başlangıç
çizgisinde bir karşılaşma hikayesi. “Hayat”
denen mucizenin hikayesi.
Hergün Türkiye’de 10 insan, organ nakli
olamadığı için hayatını kaybediyor. Ve her
yıl binlerce insana yenileri ekleniyor.
Ve onlar, ümidini kaybetmeden, kendisine
bulunacak organı bekliyor. Aile içinde bile
konuşulmaya cesaret edilmeyen bir tabu
bu!