bulabiliyorduk. Bilgisayar başında asla ve asla takım menajerimiz herhangi bir
atıştırmalık, abur cubur tarzında besinler tüketmemize izin vermiyordu ki doğru olan
da buydu. Biz devamlı olarak bilgisayar başında olduğumuz için hastalık tehdidine
yakalanmamız daha fazlaydı. Sadece bilgisayar başında bu oyun sürecinde su
tüketiyorduk. Takım antrenmanlarımız bittikten sonra akşam yemeği için hepimiz
tekrardan toplanıp akşam yemeğimizi yiyorduk. Takım sahibimiz bizim için özel
aşçıya kadar tutmuştu ve sağlıklı besinler tüketiyorduk. Akşam yemeğimizi yedikten
sonra yine bir spor faslımız vardı. Yemeklerimiz bittikten sonra birlikte tekrar
yürüyüşe çıkıyorduk ve birbirimizle muhabbet ediyorduk. Arkadaş ortamını gerçekten
yansıttığı için tüm takım arkadaşlarım birer abi / kardeş durumuna gelmişti.
Yürüyüşümüz bittikten sonra oyun evimize dönüp tekrar bireysel olarak
antrenmanlarına devam etmek isteyen kişisel devam ediyor, yorulan kişisel ise
kendilerine vakit ayırıp dizi, film, müzik gibi etkinliklere yöneliyordu. Ama ben takımın
çaylağı olarak devamlı olarak çalışıyordum ve bir süre sonra takım arkadaşlarından
tarafından uyarıldım. Bu kadar çok kendimi kaptırmamam gerektiğini ve onlara
yetişmek için çabamı gördüklerini söylediler. Bu beni biraz da olsa rahatlatmıştı ve
gereken performansı gerek takım antrenmanlarında gerek ise turnuvalarda
gösterdiğim için biraz daha rahat hissediyordum. Sezonun sonuna gelirken bunca
uğraş ve emek sonucunda çeyrek finale çıkmaya hak kazanmıştık. Çeyrek final ise
stagelerde yani onbinlerce kişinin önünde ve canlı yayın platformlarından da
yüzbinlerce kişinin izlediği bir yerdi. Daha ilk sene çaylak olarak başladığım ve
amatör olarak girdiğim takımda çeyrek finale kadar yükselmiştik. Bu benim için
müthiş bir başarıydı ve bu tecrübeyi yaşadığım için çok mutluydum. Çeyrek final günü
çok yaklaşmıştı ve ben daha 1 hafta varken uykularım kaçmaya başlıyordu. Bu
başarımı ailemle paylaştığım zaman çok mutlu oldular ve başarımı takdir ettiklerini
gördüğümde emeklerimin boşa gitmediğini anladım. Gün geçtikçe beni saran
heyecan ve duygu durumu değişimlerimin oyunumu etkilediğinin farkına vardım ve
bunu menajerimiz olan kişiye ilettiğimde bana her türlü psikolojik desteğin
sağlandığını gördüm. Çeyrek final günü gelip çattığında heyecandan ölecek gibiydim
ve o sahnede kaç bin kişinin önünde oynayacağımı bile bilmiyordum. Takımı sahneye
tek tek çağırmaya başladılar ve ismim söylendiğinde inanılmaz bir alkış alarak
sahneye çıktım. İlk sene çaylak olarak katıldığım takım sahne tecrübesini benimle
birlikte yaşıyordu ve beni birçok kişinin desteklediğini gördüm. Bu beni çok
heyecanlandırdı ve üzerime bir sorumluluk bindiğini hissettim. Tüm çevresel etkenleri