EMEGIN SANATI | Page 6

Emeğin Sanatı 159. Sayı Biliyorum az sonra gitmen gerekir Başka bir iklim olmayacak atını ılgarlayıp ayrıldığın Bulutları toynaklayarak koşan küheylan Hüznü satırlara döken kalemin kanı Ve dardağan olmuş şehirler Rüzgârda uçuşan kanlı pankartlar Yağmacılar talancılar cellâtlar Ki sana andacım olsun oradan geçen rüzgâr Ben senin kalbinden sökülen şafağım Yaralıyken zordayken faka düşmüşken Beni mutlaka anımsa Bana yüreğinle bak Değilse bir daha gördüğünde Tanıman mümkün olmayacak kadar suretim acılardan değişmiş olacak Bana yüreğinle bak O zaman silemez zaman Yüzümüze balyozla dövülen şiiri Kalbimize umutla diktiğimiz bayrağı Hoşça kal Yüzünde şarapnel asminleri açan şaki Gözlerine gökyüzünün düştüğü Bulutların kanını sildiği yerde Hüzün aç bir kurt gibi ulurken aya karşı Başka bir ıssızı kazmaya devam edeceğim bilesin Sevdanın çağlanını ışığa taşımak için Hoşça kal Dante'nin cennetinden kaçmış yedikçe acıkan kurt Uluyor hayatın üzerinde Bize Alamut’un esrarını söyleyen dai Yüzü zümrüt bir tabletle ışırcasına sakalları şelale Harrani dininden gelen bir ağaca bakarak arada bir Gözleri irşadi bir uhrevilik içinde söylüyordu “Hiç yalan olmadan doğrudur, kesindir ve çok gerçektir. “(1) Uzaktan gelen atlının sesini duyamazdı kimse o sıra Etekleri yırtılmış yalın ayaklı kavruk kalabalık Hiçlenmiş ömürlerinde yürüdüler bir kez daha Kendileri yarattığı o ışığa tapınmaya