Edebiyat Dergisi EDEBİYAT | Page 17

|10|

DENEMELER

KİTAP KORKUSU

Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, in­san düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. "Bırak, senin yerine ben dü­şünüyorum!" demekle, "Falan kitabı okuma!" demek arasında hiç bir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra hâline düşer.

Şüphesiz insanı korumamız lâzım gelen vaziyetler vardır. Fakat bu vaziyetler daha ziyade ferdin kendi dışındaki vaziyetlerdir. Bir insanı kendi içinde, düşün­cesinin mahremiyetinden korumağa hakkımız yoktur.

Ortaçağ'dan bugüne kadar gelen zaman içinde insanlığın belki en büyük ka­zancı bu basit hakikati kendisine mal etmesidir.

Ahmet Hamdi TANPINAR, Yaşadığım Gibi, s. 58-59

SERVETE DAİR

Servete, faziletin yükü, demekten daha iyi bir ad bulamıyorum. Ordu için ağır­lığı ne ise, fazilet için de servet odur. Atılamaz; geride bırakılamaz. Sonra da yü­rüyüşlere engel olur. Hatta bazen ordu, ağırlığa bakayım derken, savaşı kazana­maz. Kazansa bile pahalıya mal olur. Bütün bir servetin, gerçek, hiç bir faydası yoktur. Belki etrafa dağıtmak için olur; o kadar. Ondan ötesi hayâl... Bakın Süley­man ne diyor; "Malın çok olduğu yerde yiyiciler de çok olur. Mal sahibine seyir­den başka ne düşer?"

Kurumlanmak için servet peşine düşmeyin. Hakkıyla kazanın; ölçü ile sarf edin. İçiniz yanmadan dağıtın; gönül rızası ile de bırakın, ama bir filozof, bir papaz gibi de parayı hor görmeyin.

Zengin olmanın birçok yolları vardır; hemen hepsi de kötüdür. En iyilerinden biri tutumlu olmaktır; ama bu da kusursuz değildir. Çünkü insanı cömert olmak­tan, hayır işlemekten alıkor. Toprağı işlemek en tabii zengin olma yoludur. O za­man servet toprağın, o büyük anamızın bir nimeti olur. Ama bu iş ağır ilerler. Yi­ne de zengin olanlar, çifte çubuğa sarılmayı küçük bulmazlarsa servetleri hadsiz hesapsız artar.

Küçük sanatlarla, meslek erbabının kazançları haklarıdır. Bu türlü kazanç iki şeyle artar: Gayret göstermek, temiz ve doğru iş görür sanım kazanmak.

Tefecilik, kazanç yollarının en eminidir; ama en kötülerinden de biridir. Çün­kü böylelikle insan, ekmeğini başkasının alın teri ile kazanmış olur. Üstelik gü­nah işler,

Hep, kazanç muhakkak olan işler bekleyen insanın çok zengin olduğu nadir­dir. Bütün malım birden tehlikeye sokan kimse de çokçası iflâs eder, yoksullaşır.

Serveti hor görenlere sakın inanmayın. Hor görürler, çünkü artık ele geçire­ceklerini ummazlar. Ele geçirince de böyleleri, zenginlerin en kötüsü olurlar. Me­teliği arayacak kadar cimri olmayın, servetin kanatları vardır, bazen kendiliğinden uçar gider... Bazen da, belki daha fazlasını getirir ümidiyle sizin uçmanız ge­rekir,

Francis Bacon, Denemeler,

Çeviren: Saffet KORKUT

SÜRÜ ADAMI

SÜRÜ ADAMI

SÜRÜ ADAMI

Bir adam vardır ki, hiçbir düşüncesinde, hiçbir hareketinde "kendi kendisi" olamaz. Ne düşünse, ne yapsa, ne söylese kendini değil, men­sup olduğu sosyeteyi, ırkı, muhiti ve dışarıdan aldığı telkinleri dile getirir. Kendiliğinden hiçbir şey bulmamıştır. Başka birinin sisteminden aldığı fi­kirleri ve akideleri o sistemin sahibinden daha softaca müdafaa eder. İra­desi de böyle dışarıdan gelme, yanaşma, iğreti bir hareket mihrakıdır. Bil­mez ki, asıl kendi kendisi, kendi içi, sonsuz imkânların, keşfedemediği için körleşen ve tıkanan istidatların tükenmez hazinesidir. Örneğini ken­dinde değil, hep dışarıda aradığı bir muayyen bir fikre, bir akideye başka­sının kurduğu sisteme bağlanır, kalır. Artık ölünceye kadar hiçbir hayatın her şeyi her gün değiştiği hâlde o, sakallı feylesofundan yahut iktisatçı şeyhinden bellediği hiç değişmeyen bir kaç âyet içinde kalmaya mahkûm, ilerlediğini sanarak yerinde sayacaktır.