Dün, Bugün, Yarın Dün, Bugün, Her Gün | Page 9

Bu ekipten Semih Gümüş, iki yıl önce, içeriksiz eleştirilerinin yanında, içeriksiz roman yazma eylemine de girişti.

Yazma heveslisi, hayattan ve devletten tokat yemiş bir adamın, kendini bir köye kapatıp yaşadığı sıkıntıları anlatan ilk romanını, Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz, yarısına gelmeden bırakmak zorunda kalmıştım ve kitabın adı dışında herhangi bir olumlu özelliği olmadığını söylemiştim.

Romanda kurgu kötü, konu sıkıcı, karakterler sığ, anlatım yavandı. Şaşırdığım ise, Gümüş’ün, nasıl bir roman okumak istiyorsam, oturup onu yazdım, demesiydi. İyi ki Semih Gümüş’ün beğenisini dikkate almayan yazarlar var bu ülkede, yoksa dünya klasikleri dışında okuyacak roman bulamazdık.

İki yıl sonra, yazar, yeni romanıyla geri geldi. Bu kez daha kısa, uzun öykü denebilecek boyutta bir ürünle. Yalnızlığı işlemiş yine Semih Gümüş ve bunu yaptığını da açık açık söylemiş, okura yine bir sorun, bulmaca, alegori, metafor sunmamış. İki yıl birlikte olduğu kadının, adı da Lal, kendisini apansız terk edip gidişiyle sarsılan, kitaplarla dolu odasına kapanıp yazmaya çalışan, adı dahi olmayan, yalnızlığı, yalnızlığın felsefi ve edebi boyutlarıyla düşünmeye başlayan bir adamı anlatıyor yazar.

Semih Gümüş, karakter üzerinden, bir anlamda, sevdiği yazarlara da gönül borcunu ödüyor. Salinger, Paz, Cortazar, Kafka, Marquez, Dickens, Rulfo, Beckett gibi pek çok büyük edebiyatçı, romana eserleri ve sözleri ile konuk oluyor.

Okura yeni yazarlar tanıtmak, bunların okumasını sağlamak, en azından bunların ismini anmak dahi güzel. Eleştirmen sıfatıyla daha kolay yapılabilecek bu işi, eletirmenliği bir kenara koyarak romanda yapıyor Gümüş.

Ancak sorun da burada beliriyor; yine ortada bir roman falan bulunmuyor. En çok deneme diyebiliriz Semih Gümüş’ün kitabına ki bu da söylediğim vefaya istinaden.

Başlarken söylediğim, ülkemizdeki makbul ve makul edebiyat eleştirmenliğinin önemli isimlerinden Semih Gümüş, zaten yarısı Orhan Pamuk övgülerinden oluşan tanıtım yazıları sayesinde özel bir yere sahiptir; okunmakta, tanınmakta, sevilmekte, para kazanmaktadır. Hal bu iken neden romana meyletmiştir, bilemiyorum; ancak kendisinin bu işi beceremiyor olduğunun, yakın dostları, en azından Ömer Türkeş tarafından söylenmesini ümit ediyorum.