Draje Dergi Draje Dergi || Narsist Draje | Page 30
30
PARABOL ZEVK SKALALARINDA PASTASAL DİLİMLER
Yazı: Pınar Karaaslan - E-mail: [email protected] • İllüstrasyon: Demet Özge Aykan
H
er damak tadına uygun olsun diye tasarlanmış,
çeşit çeşit bonibonun arasından, neden bu Draje bozuntusudur ilgimizi çeken acaba? Oysa ki,
içi-dışı boş, bir ton ıvır zıvırla dolu koca internet okyanusunun
minik damlası Draje, oluru oldurmaz bir dergidir.
Draje sayesinde insanın kendisiyle zaman geçirebiliyor olması ne büyük bir lükstür diyen kimileri, sadece resimlere bakan
güruhu, okuyucu kitlesi zannedip sevinmektedir. Nitekim,
zordur çünkü kendini sevmek, zevk almak kimliğinden..
Kimilerine göreyse, inanılmaz kolaydır zamanı doldurması. Bekleme odalarına kapatılmaz hiçbir istek. Delikanlıdır
benlik. Kükreyip, köpürüverir. Bir naradır kopar damarlarda.
Nergis çiçeği gibidirler, böyleleri. Hem güzel kokan hem çok
da kırılgan olmayan, ama zarif ama başına buyruk nergisler
gibi. Salona da koyulsalar, kokuları alınır mutfak köşelerinden, güzelim salçaları bastırırcasına. Mis!
Draje mi, O’na sorarsanız nergiz tabi. Ama ‘z’ ile. Farklı olcak
ya bana, dünkü velet..!
Amaancılar vardır bir de. Ben anlamamcılar. Bana neciler.
Aslında tam anlamıyla Draje’ye çotonk diye oturan, külfetçi
simit delileri. Onlar duvardaki mini minnacık oyuklar gibidir.
Birsürüdürler; bir sürüdürler. Hem kendinden, hem de birbirinden; ortak kullanımı olan duvara bağlanmaksızın. Gözleri
şaşı bak şaşır oynar sayfalarda kayboldukça. Ki Draje’nin
kendini beğenmiş sayfaları sadece göz boyar. Badanaya
gel!
Bu son grup biraz uyuz olma hissi uyandırır. Şubat sayısı çıkamayan Draje’nin yattığı hastane koridorlarında ‘Seviyoruz
işte var mı diyeceğin?’ şarkıları söyleyerek hem kendilerini
hem çevrelerindekileri rahatsız ederler. İnsanın sinirine dokunan cinstendirler. Hani sokakta maviler tarafından yerle bir
edilen, yeşillere, morlara, pembelere aldırış etmeden yoluna
devam eden burjuva kırmasıdır onlar. Yumurta fırlatası gelir
insanın.
Sayfaları yutarak okur ama yorum bile yapmaz bunun gibiler. Elde cımbız, açık ağız aratırlar yazar ordularına.. Ağızları
yorulmasın diye susuyormuş numarası yaparlar. Ama alakası
yoktur. Adamların sadece çeşitli, orda burda trend olmuş,
parabol zevk skalaları vardır. Aynı fabrikadan çıkan şekli bozuk kurabiyelere benzerler. Draje de, ceviz olur tepelerine.
Bizim mahallede deli var; tepesinde gülü var hesabı.
Bir de normaller vardır. Tüm bu grupların karşısında dimdik.
En köşeli grup.
Normal de ne demekse? Pek bir sakin ve savunmasızdırlar.
Ulan nasıl olmuş nasııııl? diye çığırtan editöre, iyiiiiii... der böyleleri. Bir düğme vardır sanki kulaklarında. Her soruya aynı
cevabı hazırlayan, gizli, normal bir düğme. (bakınız; Bülent
Ortaçgil-Normal)
Fakat bütün bu kümelerin ortak bir kesişim noktası vardır ki,
yürek hoplatır. Çocukluğumuzun Manuella’sı kadar güzel,
Bernarda’sı kadar gaddar, Fernando’su kadar kafası karışık halinin bütünüdür o ruh hali. Herkesi aynaya baktırır. Bu
pastanın en kocaman dilimidir, o. X,Y,Z’nin tam ortasında
kalan minik üçgen. (arayınız; Manuella) (bakınız; ortaokul
matematik kitapları)
Farkında olmadan yarattığımız burjuva dünyalarımızın, benimsemediğimizi haykırmakta ısrar ettiğimiz kendine düşkün
yansımalarıdır, bu Thinkerbell tipli ruh halleri; Narcissius’un
her günkü nehir ziyaretlerinin sebebidir; bu bol meyveli, üçgen dilim.
(bakınız; http://tr.wikipedia.org/wiki/Narsisizm)
Kendisi içimizde patlayan cinsel enerjinin, biz olmasıdır;
Psikanaliz kulvarlarda. İlginin bir noktada toplanmasıdır. Işın
demeti gibi değildir ama bu toplanma. Yansımaz hiçbir
yere ‘okuyucunun normalitesi, kendinden hoşnutluğu ve
de kurabiye tipi’nden başka. (daha dikkatli bakınız; http://
tr.wikipedia.org/wiki/Narsisizm)
Aşk’ın aslıdır çoğu zaman. Seni seviyorum palavrasının yani.
***
- Draje mi? Bayılıyorum her sayınıza. İnanılmaz bir dergi..!
Süper..!
- Yok öyle bir şey bacım. Al bir çay iç... Simit?